Pilotlarımız Suriye'de Esir mi? (1 Temmuz 2012)

Adnan Tanrıverdi tarafından yazıldı.

Aşağıdaki röportaj; Karadeniz TV'de 29 Haziran 2012 Cuma günü yayınlanan Ceviz Kabuğu programının Yeniçağ Gazetesinin web sitesinden alıntılanmıştır. Metnin aslına www.yg.yenicaggazetesi.com.tr adresinden ulaşabilirsiniz

Pilotlarımız Suriye'de esir mi?

pilotlarimiz-esir-miSuriye'nin bir savaş uçağımızı düşürmesi ile başlayan yeni krizin ardındaki sırlar ortaya çıktı. Düşürülen uçağımızı İsrail'in modifiye ettiği, bu uçağın Suriye'nin radar sistemini denemek için o bölgeye gittiği ve pilotlarımızın Suriye'nin elinde esir olabileceği açıklandı

Duayen gazeteci Hulki Cevizoğlu'nun hazırlayıp sunduğu, Karadeniz TV'de (KRT) canlı yayınlanan Ceviz Kabuğu'nda bu hafta Suriye krizi masaya yatırıldı. Yurt Gazetesi Yazarı Atilla Akar'ın stüdyo konuğu olduğu Ceviz Kabuğu'nda, Em. Hava Tümgeneral Yaşar Demirbulak, Em. Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Em. Hava Muhabere Albay Tamer Çapın ve Gazeteci Orhan Uğuroğlu telefon konuğu olarak yer aldılar.

Hulki Cevizoğlu: Türk yetkililer, Suriye'nin düşürdüğü uçağımızın radar denemesi nedeniyle o bölgede olduğunu açıkladı. Deneme uçuşu Astronot adayı olacak kadar başarılı bir pilotla mı yapılır? Amerika, NATO neden susuyor? Arkasında bir şey mi gizleniyor ki yöneticiler bunu gizlemek için bağırıp çağırıyorlar? Bir şeyleri gizlemek istiyorsanız bağırın. Yavaş söyleyince bir anlamıyor muyuz?

Atilla Akar: Çoktandır Türkiye'de bir şey olacağını zaten biliyorduk. Ama ne olacağını bilmiyorduk. Şu an hâlâ muğlâklıklar sürse de buna cevap aldık. Bir uçağın düşürülmesi yeter savaş sebebidir. Fakat önemli ayakları netleşti ama halen tam netleşmeyen bir tablo var. Ne olduğu araştırılıyor, çeşitli şeyler söyleniyor, rivayetler var...

Cevizoğlu: Zayıf insanların başına gelen olaylara bahane arıyor olması da üzücü bir durum. Daha önce bir tatbikat sırasında Muavenet gemimizi Amerika vurdu. Sonra kafamıza çuval geçirdi. Biz dayağı yiyip yiyip susan bir ülke olduk. Madem Suriye'ye de bir şey yapamayacaktık niye höt zöt ettik? Niye bulaştık bu işe?

Atilla Akar: Hiçbir resmi makamın işin doğası gereği gerçek bilgi vermeyeceğini hatta vermemeleri gerektiğini düşünüyorum. Sizin zihninizin bile bulanması şaşırtıcı değil bu anlamda.

Hulki Cevizoğlu: Telefon hattımızda bu işleri bilen Emekli Hava Tümgeneral Yaşar Demirbulak var. Sayın Demirbulak siz nasıl değerlendiriyorsunuz olanları?

Demirbulak: Ülke karasuları ülkelerin hükümranlık sahalarıdır. Bir de hava sahası vardır, uçuş bildirim hattı. Burası hükümranlık sahası değildir. Buraya girmek uçak düşürme nedeni değildir. Savaş ya da çatışma halinde değilseniz uçak vuramazsınız. Uçak ihtar edilir. Olmazsa önüne doğru ateş edilerek çaba sarf edilir. Bunlara göre Suriye'nin bizim uçağımızı düşürme yetkisi yok. Dolayısı ile Suriye bile isteye bizim uçağımızı düşürmüştür. Bunu herkesin kabul etmesi lazım. Bizim uçağımızın düşürülmesi hiçbir uluslararası hukuka, angajman kuralına uygun değil. Ayrıca uçak savarla düşürülmemiştir. Güdümlü füze ile düşürülebilir. Yerden ya da havadan atılan güdümlü füze ile düşürülebilir.

Hulki Cevizoğlu: Bizim radarlarımız ya da uçaklarımızdaki savunma sistemleri, uçağımızın üzerine gelen füzeyi görebiliyor mu?

Demirbulak: İskenderun radarı o bölgeye hâkimdir. Uçağa yönelik bütün tehditleri görebilir, haber verebilir. Anladığımız kadarıyla uçağın görevi bir alçak uçuş gerçekleştirmek. Dolayısı ile o kadar alçak irtifada görmesi ve ikaz etmesi teknolojik olarak ve ihtimal olarak çok yüksek değil.

Hulki Cevizoğlu: Türkiye'nin Suriye'ye vermesi gereken yanıt ne olmalı?

Demirbulak: Suriye'nin hemen özür dilemesi ve tazminatı ödemesi lazım. Bizim de birazcık haddimizi bilmemiz lazım. Birazcık daha ılımlı, temkinli davranıp ahkâm kesmememiz lazım.

Hulki Cevizoğlu: Keşif uçakları yalnız mı uçar?

Demirbulak: Keşif uçakları yalnız uçar. Savaş uçakları iki veya dörtlü uçar. Yalnız ben burada bir şeyi söylemek istiyorum. 41 yıl görev yaptım Hava Kuvvetleri'nde. Bir defa sıfır tayyare ile uçamadım. Hep Amerika'dan gelen hibe uçaklardı.

Biz emekli olduktan sonra F4'ler geldi. Şimdi çok şükür Türk Hava Kuvvetleri'nde pilotlar sıfır uçaklarla uçuyorlar. Amerika'dan Kanada'dan Hollanda'dan gelen parçaları aşınmış, hibe uçaklardı bizim kullandıklarımız. Uçağa binerken imza attırılıyordu. Bu parçalara ya da bize bir şey olursa, kimse sorumlu değildir diye imza atıyorduk.

Hulki Cevizoğlu: Aslında bir skandalı açıkladınız... Demek ki biz de NATO'nun en büyük ikinci ordusu diye kendimizi kandırıyorduk. Düşen uçak da kullanılmış mıydı?

Demirbulak: Sıfır bir uçaktı. Ayrıca çok büyük bir modifikasyon geçirdi o uçaklar. İsraillilerle birlikte modifiye ettik.

Hulki Cevizoğlu: Pilotların kaskları ve botları bulundu, deniyor. Ama bazı uzmanlar da kasklar öyle özel yapılır ki, pilot çıkarmak istemezse çok zor çıkar, diyor. Bulunan kask ve botta parçalanmış vücut parçası bulunmadığına göre, acaba esir mi alındılar?

Demirbulak: Denize çakılmış bir uçağın pilotlarının kasklarının ve botlarının bulunması, diğer parçaların da su yüzünde olması gerekirdi. Tahayyül edemiyorum açıkçası çok bilmediğim için. O uçak eğer denizin dibine çakılmışsa bot ya da kaskın cesetten önce çıkacağını düşünemiyorum...

Ülkeler bazen birbiri ile dalaşıp durur ama bu diplomasinin ötesine geçip de savaş durumuna geçmez. 20 milyon dolarlık bir uçak bu bahsettiğimiz... Devlet tarafından ilan edilmiş bir savaş yoksa ve ben bir saldırı yapmıyorsam, benim bütün her yönü ile uyanık olmam mümkün değil tabi.

Hulki Cevizoğlu: Bir başka telefon konuğumuz ASDER Onursal Başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi hattımızda. Sayın Tanrıverdi, siz Suriye'nin derhal bombalanması gerektiğini söylüyorsunuz.

Tanrıverdi: Suriye ülke topraklarının yüzde 60'ının kontrolünü kaybetmiştir. Dolayısı ile Suriye'nin Türkiye'nin uçağını düşürmesinin bir mantığı yok. Ancak Rusya'nın, Tartus limanındaki füze gemileri, Suriye'ye silah taşıdığı düşünülürse Rusya'nın hava savunma silahlarının gücünü dünyaya ilan etmek için Suriye'yi böyle bir oldu bittiye getirmiş gibi geliyor. Yani Suriye'nin böyle bir stratejik hedefi yok. Suriye'nin fevri bir hareketi yoksa Rusya'nın oldu bittisi ile karşı karşıyayız.

Rusya'nın kendi gemilerindeki füzelerden bunu yapması mümkün değil. Ama Rus danışmanların etkisi olur. Rusya'nın, silahını tanıtmak amacıydı. Yoksa Suriye'nin böyle bir şeyi göze alacak gücü yok. Menfaatine de değil. Böyle düşününce Suriye kullanılmış kanaatindeyim.

Hulki Cevizoğlu: Türkiye Rusya'dan korktuğu için mi Rusya'nın adı anılmıyor?

Tanrıverdi: Rusya'nın gemilerinden atıldığı kesin değilse anılmadığı kanaatindeyim. İspatlanması lazım. Türkiye açısından bu durum vahimdir. Maddi ve manevi tazminatla birlikte Suriye'nin özür dilemesi istenmeli. Bu olmazsa karadan mı olur, havadan mı olur, ateş edilen mevzileri misliyle vurulması gerekir. Türkiye'nin hakkını koruması gerekir. Kimse bizim adımıza hakkımız korumaz. Türkiye'nin kendi hakkını koruması gerekirdi, bunda gecikme oldu, bunun telafi edilmesi gerekir.

Hulki Cevizoğlu: Türkiye ABD'ye sormadan bunu kendi başına yapabilir mi?

Tanrıverdi: Türkiye istişare edebilir ama Türkiye kendi başına bunun kararını alıp yapmalıdır. O zaman ancak Türkiye bölgedeki gücünü gösterebilir. Başkaları kimseye danışmadan yapıyor ve yaptıkları yanına kâr kalıyor.

Cevizoğlu: Biz nasıl bu kadar kendimizi koruyamaz hale geldik?

Tanrıverdi: Dert aslında biraz daha büyük. Merkezi yönetimimiz ülkenin dış işlerine değil, mahalli işlere angaje olmuş durumda. Bu yüzden dışarıdan gelen meselelere hızlı tepki veremiyor. Silahlı Kuvvetler bunlara daha hızlı tepki verebilirdi. Görev tanımında değişiklik yapıp bu tip olaylara yetkili olmalı. İçerde kan gövdeyi götürse Silahlı Kuvvetler karışmamalı ama dış meseleler orduya bırakılmalı. Terör konusunda mesela anında tepki verilir, yol bulunur.

Hulki Cevizoğlu: Silivri'de onlarca generalin tutuklu olmasında bugünkü durumu etkiliyor olabilir mi? Moral açısından, ordunun elini kolunu bağlıyor olabilir mi?

Tanrıverdi: Bence etkisi yoktur çünkü çuval olayında yoktu, Mavi Marmara olayında da yoktu böyle bir durum. Her makam sahibi birkaç üst makamın görevini yapacak niteliktedir silahlı kuvvetlerde. Silahlı Kuvvetler'in yüzünü, sınırdan dışarıya yönlendirilmeli. Silahlı Kuvvetler böyle yönlendirilirse Iraktaki PKK üsleri de kalmaz. Kandil de barınamaz.

Atilla Akar: Bir güç savaş istediği için oluyor bunlar. Bu tuzağa düşmemek gerekir. Türk halkı Suriye konusunda çok makul bir refleks verdi. Baştan beri temkinli, bu konudaki gaz vermelere birçok konuda geldi ama bu konuda gelmedi.

Hulki Cevizoğlu: Hattımızda Emekli Hava Muharebe Albay Tamer Çapın var. Sayın Çapın siz muharebeyi de biliyorsunuz, havayı da... Buyurun sizi dinliyoruz...

Çapın: Radarların çeşitleri vardır. Alçak irtifa, yüksek irtifa, arama... Bizim uçağımızın gittiği irtifada radarlar görmez uçağı. Ülkeler bu açığı kapatmak için mobil radarlar kurarlar bu nedenle.

Hulki Cevizoğlu: Bizim uçağımız havalanıp geri dönünceye kadar telsizle konuşmamış mıdır?

Çapın: Hayır, hiçbir şekilde konuşulmaz. Yakalanmaması için radar iletişim kesilir.

Hulki Cevizoğlu: Bizim uçağımız deneme için gidiyor...

Çapın: Hayır efendim deneme falan değil. Keşif uçağı, ben bir savaşacak olsam F4'le gitmem, F16 ile giderim. Konuşlandırma diye düşünüyorum amacını. Suriye radar sistemini keşif için.

Yaşıyorlar mı?

Cevizoğlu: Telefonda bizi arayan eski bir F4 pilotundan, F4 uçağı ile RF4 uçağı arasındaki farkı öğrenelim.

Eski F4 Pilotu Haluk Yıldırım: F4'le RF4 arasındaki fark şudur. RF4'lerde kamera sisteminin olması. Burnuna ya da bomba yerlerine takılan kameralar var. İstendiği taktirde bomba atışı da yapabiliyor. 98'de ayrıldım ben. Bomba yerine monte edilen kameraların o zaman hem alçak hem de yüksek irtifada çekim yapabildiğini biliyorum... Uçaktaki fırlatma koltuklarında ne kadar olduğunu bilmiyorum ama düştükten sonra bir süre hayatta kalacakları donanım var. Balık tutup yiyebilecekleri malzemeler var. Koltuklarında ya da üzerlerindeki formalarda yerlerini belli edecek uyarı sistemleri var... Tabii denizin derinliklerine indikçe bu sistemleri görme olasılığı azalır.

Cevizoğlu: Ailelerin tepkili olmamasından pilotların yaşadığı kanaatindeyim, diyor bir izleyicimiz.

Yıldırım: Benim şahsi kanaatimce de yaşıyorlar. Ve Suriye'nin elinde olduğunu düşünüyorum.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn