Çözüm İslam Birliğinde (17 Kasım 2012)

İSRAİL YİNE VURDU

İzzettin Kassam Tugayları ikinci Komutanı Şehit Ahmet El Cabbari'ye ve Gazze Şehitlerine Allah'tan rahmet Filistin Halkına, Gazze Gazilerine ve İslam Alemine de başsağlığı diliyorum.

 

Saldırıların cevapsız kalmaması, 75 kilometre menzillli karadan karaya atılan füzelerle Tel Aviv'in vurulması ve bir İsrail Savaş Gemisinin Filistinliler tarafından yaralanması, Mısır'ın, Türkiye'nin, Sudan'ın, Tunus'un ve bir çok Arap ve İslam Ülkesinin saldırıya gösterdiği aktif tepkiler yüreğimize su serpen olaylar olmuştur.

 

Şükür Allah'a ki, Filistin ve Gazze, 2008 saldırısında olduğu gibi çaresiz değildir. Mukabil tedbirlerini geliştirmiştir. Sudan'dan açıklama Yapan Halit Meşal'in ve Gazze'den açıklama yapan İsmail Haniye'nin sözleri, kendine güvenen, kendini ve Filistin halkını ezdirmeyen, cesur ve kararlı sözlerdi. Lider yeteneklerine sahip birer mücahit olduklarını bir kez daha kanıtladılar. Rabbim ecrini kendilerine nasip etsin. Onları, Filistin Halkına ve Müslüman Alemine bağışlasın.

 

Saldırı sonrasında ABD'nin ve batının tutumu, bir kez daha Birleşmiş Milletlerin Mazlumların hakkını koruyan bir müessese olmadığı, İkinci Dünya Harbinin galiplerinin Dünyayı kendi çıkarları için yönetmelerini sağlayacak bir kurum olduğu gerçeğini hatırlamamıza sebep olmuştur.

 

Müslüman Milletlerin öğrendiği bir şey oldu. Sorunlarımız ağlamakla değil, sahiplenmekle çözülebilir. Dolayısıyla, bu haksız saldırılar ve zulümler, bilenmemize ve şuurlanmamıza sebep olmaktadır.

 

İşgal Devletinin Mazlum Gazze'ye saldırısı vesilesiyle, İslam Dünyası için yapılması gerekenler hususunda daha önce yazdığım bazı değerlendirmelerimi, okurlarımın dikatine tekrar sunmak istiyorum.

 

Gazze'ye, İsrail'in Aralık 2008 yılında yaptığı saldırılardan sonra kaleme aldığım makalelerimde sorunun İslam İttifakı ile çözülebileceğini belirterek bunun nasıl olacağını aşağıya aldığım bölümde belirtmiştim.

 

?İslâm Ülkeleri gücünü farketmeli, içinde bulunduğu dağınıklıktan kurtulmalıdır.

Birbuçuk milyarlık nüfusu; sahip olduğu yer altı, yerüstü ve enerji kaynakları; kara, deniz ve hava ulaşımlarını kontrol edebilen jeopolitik konum ve büyüklüğü ile İslam Dünyasının, dünya lideri olması için tek eksiği, müşterek iradeyi sergileyecek mekanizmaları kuramamış olmasıdır.

Birleştirici olarak İSLÂM yeterli bir faktördür.

Güç olarak da, birlikte hareket edildiği takdirde, sahip olunan coğrafya yeterlidir.

***

İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ) daha aktif hale getirilmelidir.

Bağlı Kuruluşlar arasına ?Müslüman Devletler Savunma Bakanları Konferansı?, Komiteler arasına da ?Savunma İşbirliği Daimi Komitesi? ve ?Savunma Sanayii İşbirliği Daimi Komitesi? dahil edilmelidir.

İslam Ülkeleri, Jeopolitik konumları ve ırkî bağları dikkate alınarak

  • Müslüman Ortadoğu Arap Devletleri Birliği; (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin, Irak, Katar, Küveyt, Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan, Umman, Ürdün,Yemen),

  • Müslüman OrtaasyaTürk Devletleri Birliği; (Azarbeycan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan),

  • Müslüman Yakın Doğu Devletleri Birliği; (Afganistan, Bangladeş, İran, Pakistan),

  • Müslüman Uzak Doğu Devletleri Birliği; (Bruney, Endonezya, Malezya),

  • Müslüman Kuzey Afrika Devletleri Birliği; (Cezayir, Fas, Libya, Mısır, Tunus),

  • Müslüman Okyanus Havzası Afrika Devletleri Birliği; (Batı Sahra, Benin, Burkina Faso, Çad, Fildişi Kıyısı, Gabon, Gambiya, Gine, Gine Bissau, Guyana, Kamerun, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Sierra Leone, Sirunam),

  • Müslüman Kızıl Deniz Havzası Afrika Devletleri Birliği; (Cibuti, Eritre, Komor, Mozambik, Somali, Sudan),

  • Müslüman Avrupa Devletleri Birliği; (Bosna, Mekadonya, Kosova)

olarak bir araya getirilmeli, öncelikle birbirine komşu olanlar arasında saldırmazlık anlaşmaları, sonra da Savunma İşbirliği Anlaşmaları oluşturulmalıdır.

Bölgesel Birliklere mensup devletler, federatif bir yapı ile; Bölgesel Birlikleri de konfederatif bir yapı ile birleştirerek, İslâm Birliği hedeflenmeli ve çalışmalar bu hedefi elde edecek şekilde yönlendirilmelidir.

Ekonomik ve Teknolojik gücün yeterli olması, birliğe götürücek fevkalade önemli bir etken olmakla birikte; birlikte hareket edebilmek ve mevcut imkanları aynı hedefe yönlendirebilmenin de, ekonomik, teknolojik, askerî ve siyasi gücün oluşturulmasını çabuklaştıracak çok önemli bir etken olduğu unutulmamalıdır.

İslâm Ülkelerinin her biri ayrı ayrı, savunma silahları bakımından Müslüman olmayan ülkelere bağımlıdırlar. Kendi harp silah ve vasıtalarının büyük bir kısmını kendileri üretememektedirler. Bu durum da savunma zafiyetine sebep olmaktadır.

Birleşirlerse, bu sorunu da kolayca alt edebilirler.

İlk işbirliği Savunma Sanayi alanında yapılırsa, İslam Ülkeleri daha bağımsız hareket edebilecekler ve yapılacak tecavüzleri etkili bir şekilde önleme imkanına sahip olabileceklerdir.

Savunma Sanayinin kurulabilmasi için Teknoloji, mali kaynak ve yeterli pazara ihtiyaç vardır.

Müslüman Devletler imkanlarını birleştirebilirlerse gerekli olan şartları oluşturabilirler. Kaynaklar, teknolojisi yeterli olan devletlere yönlendirilebilir. Farklı ülkelerde üretilenler birleştirilerek harp silah ve vasıtaları üretilebilir ve savunma ihtiyaçları karşılanabilir. Hiçbir devlet sadece kendi ihtiyaçları için, kendi kaynakları ve kendi teknolojisi ile savaş sanayii kurmaz. Türkiye ana muharebe vasıtalarının her birini yapacak teknolojiye sahiptir. Ama ilk üretim için mali kaynağa, üretimin devamı için de geniş bir pazara ihtiyacı vardır.

İmkanlar birleştirilir ise; dört-beş bin tank yerine yüz bin tank, beş-altı yüz ucak yerine onbin uçak, beş yüz savaş gemisi yerine onbeşbin savaş gemisi, dört yüz helikopter yerine onbin helikopter üretilebilecektir.

Müslüman Devletler Birliği, kendi silahlarını kendileri üretirlerse ve aralarında da savunma işbirliği kurulursa, kaynakları kendilerini tehdit eden ülkelere akmayacak ve tecavüzler de kesin olarak önlenebilecektir.

Bu seviyeye de en geç on yıl içinde ulaşılabilir.

Ufkumuz böyle olursa, Müslüman milletlere bu gün yönelen tecavüzleri de aktif bir şekilde önleyebiliriz.

Filistin'e gelince;

FİLİSTİN, İsrail'in askerî gücü karşısında nasıl denge sağlayabilir? Altmış İslâm Ülkesinin her biri, modern ana muharebe vasıtasının her birinden (tank, savaş uçağı, helikopter, denizeltı, vb) birer ikişer tane Filistin'e hibe etse; Akdeniz, Kızıldeniz ve Okyanuslara kıyısı olan İslam Ülkeleri ?DENİZ ÜSLERİ?; İsrail'e Komşu İslam Ülkeleri ?KARA ÜSLERİ?; İsrail'e savaş uçaklarının menzili içindeki İslam Ülkeleri de ?HAVA ÜSLERİ? verseler; Bütün İslam Ülkeleri Filistin'nin seçilmiş meşru Hükümeti ile, Saldırmazlık ve Savunma İşbirliği Anlaşması yapsalar; Filistinli askerleri ülkelerindeki üslerde, hibe edilen silahlar üzerinde ve diğer askeri konularda eğitseler; en geç beş sene içinde, Filistin'in, dost ülkerdeki askeri üslerinde, kara, deniz ve hava kuvvetlerinden oluşan modern bir ordusu olur.

İslam Ülkelerinden de, ihtilaf bölgelerinde kullanılmak üzere; zırhlı, hava indirme ve komando tugaylarından oluşan; kara, deniz ve havadan taşınabilen, müşterek bir komutaya bağlı, Kolordu seviyesinde bir ?Ani Müdahale Gücü? oluşturulmalıdır.

İşte ancak bundan sonra, Filistin ile İsrail arasında ADİL, KABUL EDİLEBİLİR ve KALICI bir barış konuşulabilir.

Filistin Halkı üzerine düşeni yapıyor. Sıra diğer Müslüman Milletlerdedir. 12 Şubat 2009?

 

Bu yılın başında yaptığımız Kudüs-ü Şerif ziyaretimizden sonra yazdığımız bir makaleyi de aşağıdaki satırlarla bitirmiştik.

 

?Acil Yapılabilecekler:

Maddi durumu müsait olan her Müslüman, Kudüs-ü Şerif'i ziyaret etmeli ve Filistin'i gezilip, her şey yerinde görmelidir.

Bunun için Tur Düzenleyen organizasyonlardan faydalanılmalıdır. İsrail Gümrüklerinde ve kontrol noktalarında, turist olarak gelenlere zorluk çıkarılmamaktadır. Güvenliğin gerektirdiği kontrollerin ötesinde sıkıntı verilmemektedir. Bizim kafilemiz, İsrail'de seksen bin üyesi olduğunu söyleyen ?Türkiyeliler Birliği? Başkanı ve heyeti tarafından Tel Aviv Hava Alanında çiçekle karşılanmıştır. Seyahat risksizdir ve güvenlik açışından endişe etmeye mahal yoktur.

 

Filistin Halkının maddi ihtiyaçları Müslüman Devletler tarafından karşılanmalıdır.

Hem Gazze Bölgesi, hem de özerk Filistin Bölgesinin, yıllık olarak bütün ihtiyaçları, cari kamu giderleri ve yatırım ödemeleri olarak, bütçe tekniğine uygun şekilde tespit edilmeli; tespit edilen ihtiyaç miktarı, Müslüman Devletler tarafından oluşturulacak bir fonda toplanmalı, sürekli ve düzenli olarak karşılanmalıdır. Bu suretle Filistinlilerin, İsrail'i maşa olarak kullanan emperyalist güçlere muhtaç olmaları engellenmeli, evlerini ve mülklerini satmalarının ve Filistin'i terk etmelerinin önüne geçilmeli, ekonomik ve sosyal durumları geliştirilerek, taraflar arasında psikolojik denge sağlanmalıdır.

 

Filistin'in bağımsız bir devler olarak tanınması sağlanmalıdır.

Böylece, hava, kara ve denizden dış dünya ile irtibatı sağlanarak, işgale karşı politik destek temin etmesi için ortam hazırlanmalıdır.

 

Uzun Vadeli İhtiyaçlar:

Aşağıda sıralayacağımız sadece Filistin için değil İslam Alemi için de zaruri olan organizasyonlardır. Bu gün belki buna hayal gözü ile bakabiliriz. Ama hayalin sonrası, olgun bir proje, Projenin sonrası yaygın kabul ve söylem, söylemin sonrası da uygulamadır. İnşaallah hayallerimiz ve keşkelerimiz bir an önce uygulamaya geçer.

Müslüman Milletlerin, adaletli bir şekilde temsil edildiği bir ?Parlamenterler Meclisi? olsa ve bu Meclis devamlı olarak görev yapsa,

Bu Meclis tarafından devamlı görev yapacak bir ?İcra Heyeti? tespit ve tayin edilebilse,

Bu icra heyeti İslam Ülkelerinin sorunlarını, Parlamenterler Meclisinin çıkaracağı kararlar çerçevesinde çözme gayreti içinde olsa,

Parlamenterler Meclisinin ve İcra Heyetinin yıllık bütçeleri, üye ülkeler tarafından finanse edilse,

İcra Heyetinin düzenlemesi ile, Müslüman Ülkelerin her alandaki Bakanlarının periyodik zamanlarda toplanarak, Müslüman Milletlerin müşterek meselelerini tartışarak, her bakanlık alanında ortak politikalar tespit edilebilse, Özellikle ortak dış politika esasları belirlenip uygulanabilse,

Devletler hukuku kurallarına göre çalışan ?Müslüman Ülkeler Adalet Divanı? oluşturulabilse ve hem oluşturan ülkeler arasındaki, hem de diğer ülkeler ile üye ülkeler arasındaki sorunlara siyasi çözümler bulunabilse,

Üye ülkeler arasında ?Savunma ve Savunma Sanayii İşbirliği? organizasyonu yapılabilse,

Üye ülkelerin katılımı ile, ?İcra Heyetinin? sevk ve idare edebileceği, ?Ani Müdahale Gücü? oluşturulabilse ve bu askeri güç, gereken yerlerde ve örneğin, İsrail'e karşı Filistin topraklarında kullanılabilse,

Üye ülkelerin insan hakkı ihlallerini engellemek için, ?Parlamenterler Meclisi? kontrolünde ?İnsan Hakları Mahkemesi?;

Yönetenleri, yönetilenlere karşı işleyecekleri suçlardan dolayı yargılayabilecek ?Ceza Mahkemesi? kurulup işlevsel hale getirilebilse,

Filistin topraklarında ve dost üye ülke topraklarında, üye ülkelerin katkıları ile Filistin için düzenli ordu kurulabilse,

?Ekonomik İşbirliği? ve üye ülkelere ?Yardım Fonları? oluşturulabilse,

Önce İslam Ülkeleri arasında sonra da bütün dünyada huzur ve barış ortamı tesis edilebilir.

Filistin ile birlikte İslam ülkelerindeki sorunları asgariye indirebilecek esas mesele, İslam Birliğini gerçekleştirecek oluşumları mümkün olabilen en kısa sürede hayata geçirmek ortak derdimiz olmalıdır. 04 Şubat 2012?

 

İslam Dünyası artık, İTTİFAK için, hangi müesseseleri, nasıl kurmalıyım diye düşünmelidir. 17 Kasım 2012

Adnan Tanrıverdi

Emekli tuğgeneral

ASDER Onursal Bşk.

SADAT Ynt. Krl.Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn