Irak'ta Yeni ABD Stratejisi (25 Ocak 2007)

ABD IRAK?A NASIL YERLEŞEBİLİR 

Irak?taki ABD işgali dördüncü yılını tamamlamak üzere. 2006 sonunda Saddam idam edildi. İdam şekli ve zamanı, işgalde yeni bir safhanın başlayacağının habercisi idi. George W. Bush yeni stratejisini 10 Ocak 2007 tarihinde açıkladı. Yeni tedbirler; özetle, istikrar için Irak?a bir tümen (21500 kişi) daha sevk edileceği, Bağdat?tan başlayarak temizlik yapılacağı ve özellikle İran ve Suriye?den sızmaların önleneceği şeklinde özetlenebilir. 

Dört yıllık gelişmeler ve son açıklamalar ile Türkiye ve Dünya basınında yapılan yorumlar ışığında, Irak meselesi ve Ortadoğu?da ABD?nin plan ve hedefleri  bizim penceremizden nasıl görülüyor, ilgilenenlerle paylaşmak istedim.

 

ABD?nin Irak?tan ve dolayısıyla Ortadoğu?dan kendi isteği ile çekip gideceğini düşünmek, hayalle iştigal olur.

Yine ABD?nin, Irak?ta istikrarı sağlamadan, yani Irak?a tam yerleşmeden, İran?a veya Suriye?ye saldırması da, yeni bir bataklığa gömülmesi anlamına geleceğinden, akıllıca olmaz.

ABD?nin hem Ortadoğu?da düşündüğü büyük projeyi gerçekleştirebilmesi, hem de İsrail ve kendi menfaatlerini garanti edebilmesi için Irak?a yerleşmesi gerekmektedir.

Bölünmüş bir Irak?ta, yerleşik ABD egemenliğinin tesis edilmesi; parçaların ayrı ayrı idaresine ve dış etkilerden ayrı ayrı korunmasına ihtiyaç göstereceğinde, toprak bütünlüğü korunmuş bir Irak?tan çok daha zordur.

Bunun için,  ABD Irak?ın toprak bütünlüğünün korunmasını ister. 

Şimdi toprak bütünlüğü korunmuş Irak?ta, ABD?nin kalıcı egemenliği nasıl sağlanır, onu düşünelim.

Üç ayrı etnik ve dini grup bulunan Irak?ta, ABD İşgal kuvvetleri ile Irak halkı arasında, bütün bu gruplar üzerinde hakimiyet kurmuş ve devletin teslim edilebileceği bir asli, sadık unsur olmalı ki, ABD bu tampon ve maşa güç vasıtası ile Irak?ta yerleşik egemenliğini kursun. Yani Saddam Irak?ı Sünni Arapların hakim kılındığı bir organizasyonla yönetmişti. ABD de buna benzer bir yönetim şekli kurmalıdır. Kurmaya çalışacaktır da diyebiliriz. 

Şimdi bu kabuller ışığında gelişmeleri değerlendirelim.

Birinci Körfez krizinden sonra, Irak kuvvetleri kuzeye yürümeye başlayınca, ABD 5000 civarında Kuzey Iraklı Kürdü havadan ABD?ye taşıdı. Onları eğitip yetiştirip bu günler için hazırladı.

İki harekat arasında geçen 11 yıllık süre içinde, 36. paralelin kuzeyinde kalan bölgeyi kontrolüne alarak, gerek Türkiye?deki Çekiç güçün desteği ile gerekse bölgeye yerleştirdiği istihbarat ve sivil işler unsurlarıyla, Kuzey Irak Kürtlerini destekledi ve organize etti. Bu organizasyonda, Avrupalı Devletler de etkili rol oynadı. Türkiye?nin de, birkaç özel timle Kerkük bölgesinde, Türkmenlerle oyalanmasına müsaade edildi.

2003 Harekâtının Türkiye üzerinden ve Kuzey Irak Kürt Bölgesi kullanılarak yapılması planlanmıştı. Ancak 1 Mart Tezkeresi buna mani oldu. Türkiye müsaade etseydi, ABD?nin planladığı şekilde hem Türkiye?nin güneyini, hem de Kuzey Irak?ta üslenerek, Irak?ın tamamını  işgal edecekti.

Yani Irak?ın işgalinde Irak Kürtleri ABD?nin müttefiki idi.

Irak?ın işgali sırasında ve sonrasında, Irak Kürtleri ABD ile hiç çatışmadılar. İşgale hiç karşı çıkmadılar. Bilakis, işgali istedi ve yardım ettiler. Ayrıca ABD, Irak Kürtlerini organize etti, eğitti, silahlandırdı, teşkilatlandırdı. Fakat  iç güvenlik ve istikrarın sağlanmasında, şimdiye kadar etkili olarak kullanmadı. Türkmenlerin de işgale karşı aktif bir faaliyette bulunduğunu söylemek mümkün değildir.

Diğer taraftan, istila ile birlikte gerek Sünni, gerekse Şii bölgelerinde, işgale karşı mukavemet oluştu ve ABD birliklerine nizami harekatta verdirilenin birkaç misli zayiat verdirildi.

Genel seçimler yapılıp, kukla hükümet kurulup, güvenlik kuvvetleri ve silahlı kuvvetler teşkil edildiği halde istikrar sağlanamadı.

2006 yılının şubatından itibaren, istikrarın sağlanması ve mukavemetçilerle mücadele stratejisinde değişiklik görüldü. Muhtemelen ABD kontrolünde,  yetiştirilip teşkilatlandırılan, Iraklı gayri nizami özel kuvvetleri devreye sokuldu.

Amaç Sünni-Şii çatışması çıkarmaktı. Her iki tarafın cami ve kutsal mekanlarında bombalamalar aralıksız devam ettirildi. Sünni ve Şii direnişçiler tarafında, ABD güçlerinden başka, Kukla Hükümet görevlileri ve güvenlik güçlerine karşı eylem ve sabotajlar yapılmışsa da, halka yönelik tahrip ve sabotajlar muhtemelen ABD?ye bağlı gayri nizami özel kuvvetler tarafından icra edildi. 

2006 yılı Sünni-Şii çatışmasını körükleyerek ve Arap oldukları halde, mezhep farklılığı derinleştirilerek ve düşmanlık duyguları kışkırtılarak, Irak nüfusunun %80?ini oluşturan ana unsuru bir birine kırdırma gayretleri ile geçti.

Bu dönemde Arap-Kürt çatışması yaratmamak için azami gayret gösterildi. Saddam döneminde tamamen Kürtlere yönelik olarak yapılan, Halepçe ve Enfal katliamlarından da dava açılmasına rağmen, Sünni bir lider olan Saddam, öncelikle Şii?lerle ilgili olan, Duceyl Davasından mahkum edildi ve Şiiler tarafından infaz edildiği izlenimi verilen bir organizasyonla, Kurban Bayramı sabahında idam edildi. Mezhepler arası çatışmanın  şiddetlenmesi için tahrik unsuru azami ölçüde kullanıldı.

Türkiye ve Dünya Kamu oyunda, Irak?ta bir mezhep kavgasının başladığı yönünde yayınlar yer alıyor. Bu tamamen ABD propagandasının sonucudur. Türkiye?de, barış ortamında, işlenen Danıştay cinayeti ve Hrant Dink?in öldürülmesi olayında, sanıklar yakalanmış olduğu halde, kimin tarafından yaptırıldığı tespit edilemezken, Irak?ta, kaos ortamında, 650 000  sivilin ölümüne sebep olan eylemlerin bir mezhep çatışmasının sonucu olduğunu kim tespit edebilir. Biraz insaflı ve ferasetli olalım. Irak?ta mezhep kavgası yoktur. İşgalciye karşı Sünnî-Şii Müslümanların direnişi, bir de İşgal güçlerinin, direnişçilere yüklediği katliam ve soykırım eylemleri vardır. Bunun dışındaki değerlendirmeler, ABD propagandasının aleti olmak anlamına gelir. 

2007 yılı başına gelindiğinde Bush yeni Irak stratejisini açıkladı. İstikrarın temini için 21500 kişilik (bir tümen kadar) ilave bir kuvvetin Irak?a getirilmesi kararı verildi. Bu kuvvetlerden 7000 kişisinin (bir tugay) ABD?de eğitilen Iraklı Kürtlerden oluştuğu ve bu kuvvetin de 22 Ocak 2007 tarihinde Bağdat?a getirildiğine dair bilgiler basında yer aldı. 

Buraya kadar olanları bir özetlersek;

ABD, Birinci Körfez Harekâtından beri, Iraklı Kürtleri özel şekilde teşkilatlandırıyor, eğitiyor, silahlandırıyor, koruyor ve kolluyor. Kerkük?e Kürt göçü teşvik ediliyor. PKK?nın Bağdat?ta büro açmasına müsaade ediliyor. Kürtleri, Sünni ve Şii, Araplarla karşı karşıya getirmemeye ve çatıştırmamaya özel dikkat sarf ediyor. Fakat öbür taraftan, Sünni?Şii çatışmasının olması için azami gayret gösteriyor ve elindeki silah gücünü bu unsurlar üzerinde sınırsız kullanıyor

ABD Irak?ta ne yapmak İstiyor olabilir?

Açık-gizli kuvvetleri ile, mezhep çatışması havası verilerek, öncelik Bağdat olmak üzere, Sünni ve Şii Arapların, direnme emaresi gösterecek her ferdini, mekanları ile birlikte yıkıp, yok ederek, işgale karşı direnme mecali gösteremeyecek dereceye varıncaya kadar,  lider kadrosunu ve liderlik niteliği taşıyan itibarlı insanları yok etmek, yerlerinden kaçırmak ve asimilasyona tabi tutmak;

Öncelik Bağdat?da olmak üzere, boşalan ve seyrekleşen yerleşim yerlerine, Irak içinden ve dışından, Kürtlerin göç edip yerleşmesini teşvik etmek ve bu yerleşmeleri, ABD?de eğitilmiş, belki ABD üniformalı Kürt kuvvetleri ile güvenlik altına almak;

Irak Silahlı Kuvvetlerinde, Güvenlik Kuvvetlerinde, bürokrasisinde ve hükümetinde, ağırlık Kürtlerde olacak şekilde, ABD iradesini, Irak Halkı üzerinde, tesis edecek IRAK Yönetimini oluşturmak;

Irak?ta, Sünni ve Şii Arap Toplumu sindirilinceye ve direniş sona erdirilinceye kadar, İran, Suriye ve Türkiye?den gelebilecek dış müdahalelere karşı sınırları ABD Kuvvetleri ile savunmak;

Bütün bu hedeflere, George W. Bush?un görev süresinin sonu olan, 2008 yılının Kasım ayına  kadar ulaşmak istiyor olabilir.

Yani ABD, Irak?ta sadece kuzeyde Zaho-Erbil-Musul ve Kerkük?ü kapsayan bir Kürt Devleti kurulmasını yeterli bulmayıp, Irak?ın tamamına hakim Kürt Devleti oluşturmayı hedefliyor diyebiliriz. 

Yanlış anlaşılmasın, İşgale destek verdi diye Iraklı Kürtleri suçluyor değilim. Bir durum tespiti yapmaya çalışıyorum. Çünkü nice rüştünü ispat etmiş İslâm Ülkesi, Türkiye de dahil, ABD?nin Irak?ı işgaline maddi ve manevi destek verdiler. Onların yanından  Irak Kürtlerinin tarafgirliği hesaba bile alınmaz.

Ancak yine de Iraklı Kürt kardeşlerimize hatırlatmak isterim. Birinci Dünya Harbinde, Doğu Cephesinde Ermeniler Ruslarla birlikte Osmanlı Ordularına taarruz ederken ve işgal edilen yerlerde zulüm yaparken, Kürtler Hamidiye(Aşiret,Kürt) Alaylarını oluşturarak Ruslara karşı Osmanlı Ordusu saflarında savaştılar. Sevr Anlaşmasında, Ermenilerle birlikte Kürtlere de toprak ayrılıp bağımsızlık vaat edildiği halde, Kürt kardeşlerimiz ellerinin tersi ile iterek, Kurtuluş savaşında Kuvay-ı Milliye ve Türk Ordusu ile birlikte savaştılar. Sonunda Ermeniler Anadolu?da barınamadı. Ama Kürtler Devletin kurucu ortağı oldular.

Sel gider kum kalır. ABD Irak?tan mutlaka kovulacaktır. Bu gün Irak?ın savunulması için malını canını ortaya koyanlara ne cevap verilecektir. Hani bin ihtimalden biri olsa da, ABD Irak?ta hakimiyeti, yukarda  çizdiğimiz şekilde temin etse; o zaman, Irak Kürtleri, İsrail ile Filistin Halkı arasındaki bitmeyen mücadeleyi, Şii ve Sünni Araplarla yaşamaz mı? Komşu ülkelerle barış içinde olabilir mi?

Onun için Türkmenler ve Kürtler, Kerkük?te post kapma kavgasını bırakıp, Irak?ı kana bulayan işgalciye karşı birlikte mücadele etsin. Bir devlet böyle kurulur. Din kardeşliğinin gereği bunu gerektirir. Ortak tarih ve ortak şuur böyle oluşur. Aksi taktirde açılan yaranın kapatılması çok zordur. 

 ABD, eğer bu safhada başarılı olabilirse, yani Irak?ta istikrarı ve ABD?nin yerleşik egemenliğini tesis edebilirse, bundan sonra yani 2010?dan itibaren Suriye ve İran?ın direncini kıracak aktif girişimlere başlayabilir. BOP konusunda ilerleme kaydedebilmesinin birinci şartı, Irak?ta istikrarı tesis ve ikinci şartı da İran ve Suriye?nin ABD karşısındaki direncinin kırılmasıdır.

Eğer ABD, Irak?ın tamamında Kürt hakimiyetini tesis edebilirse, o zaman Türkiye? nin üniter yapısına yönelik tehdit fevkalade önem kazanacaktır. 

Türkiye ne Yapmalıdır?

Ülkemiz için tehdit PKK mıdır?

Kuzey Irak?ta ilan edilmemiş bir devlet kurmuş olan Kürt varlığımıdır?

Kerkük?ün Türkmenler aleyhine ve Kürtler lehine demografik yapısının değiştirilmesi midir?

Kukla Irak Hükümeti midir?

Yoksa, aynı ittifak içinde bulunduğumuz ve stratejik ortak ilan ettiğimiz ABD midir?

ABD  bizim stratejik müttefikimiz diyoruz. Ama Irak?ta en yakın müttefiki olan Kürt varlığını tehdit olarak görüyoruz.

ABD?nin Ortadoğu?daki girişimlerinde Topraklarımızı ve imkanlarımızı kullanmasına imkan veriyoruz. Ama aynısını Iraklı Kürtler yaptığı zaman yadırgıyoruz.

Acaba dış politikamız, Uluslararası ittifaklarımız ve tehdit değerlendirmelerimiz doğru mu?

Önce Ülkemizi bu çelişkiden kurtarmalıyız.

Türkiye önce kendi safını belirlemesi gerekir.

Eğer doğru ittifak içinde olduğumuzu kabul ediyorsak, Birinci Dünya Savaşında, Almanya?nın galip çıkması için ne kadar gayret göstermişsek, şimdi de ABD?nin Ortadoğu?da yerleşmesi için, Irak, İran ve Suriye üzerinde egemenlik kurması için, İslâm alemini esir etmesi için var gücümüzle yardım etmeliyiz.

Eğer bunu doğru bulmuyorsak, vakit geçmeden bulunmamız gereken safta yerimizi almalı, ABD?ye direnen komşularımızla birlikte hareket etmeliyiz.

Bizim düşmanımız ABD ve İSRAİL ikilisidir. Bu gerçek dururken, PKK?ya veya Kerkük?e müdahale için sınır ötesi harekat yapsak neyi çözeceğiz?

Yukarıdaki saydığımız tehditlerin bertaraf edilmesi için ilk şart, ABD?nin Irak?tan mağlup olarak ayrılması dır. Eğer bu temin edilirse, diğer tehditleri bertaraf etmek daha kolaydır.

Ülkemizle birlikte, Bölgemizin ve hatta dünyanın huzur ve sükuna kavuşması için İslâmi değerler etrafında toplanmalı, gerek vatandaşlarımızın arasında gerekse, diğer Müslüman Milletler için kavmiyetçiliği ve mezhepçiliği bırakmalıyız.

Dinimiz ve müşterek düşman, bizi birleştirici temel hakikatler olarak kabul edilmeli, Ortadoğu?da ABD ve İsrail varlığını reddeden İRAN-SURİYE-FİLİSTİN ittifakına dahil olunmalı ve Irak?a komşu diğer  İslâm Ülkelerinin de bu ittifaka katılması teşvik edilmeli,

Bu ittifak sağlandıktan sonra, Iraklı Kürtlerin ve Türkmenlerin de ABD işgaline karşı çıkmaları temin edilmeli,

Daha sonra, Irak?taki mukavemetin ittifak içinde hareket etmesi sağlanmalı ve ABD güçleri Irak?tan sökülüp atılıncaya kadar mücadeleye devam edilmelidir.

Barış içinde olan Müslüman Devletler ve milletler, ittifak edemezken, kan ve barut içinde, her an fitnenin kol gezdiği Irak?ta, Irak Halkına, etnik ve mezhepsel ayrılıkları bırakın da birlik olun demeye yüzümüz olduğunu zannetmiyorum. Zamanımız farklılıkların düşünüldüğü değil, müştereklerin konuşulup savunulduğu zamandır. 25 Ocak 2007

Adnan Tanrıverdi

Em.Tuğgeneral

ASDER Gnl. Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn