15 ve 20 Kasım Terör Olayları (21 Kasım 2003)

15 ve 20 Kasım Terör Olayları

Aşağıdaki röportaj Yeni Asya Gazetesinden Âsım ASYALI - Mehmet KARA tarafından Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ile yapılmıştır.

Başkent Sohbetleri

Âsım ASYALI - Mehmet KARA

21 Kasım 2003 Cuma

TAKDİM

Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ile, son saldırılar sebebiyle Türkiye?deki terör olaylarını konuştuk.

Saldırıların birçok yönüyle 11 Eylül saldırılarına benzerliğini belirten Tanrıverdi, bunun arkasından Türkiye?ye dönük ve bölgedeki bir kısım politika değişiklikleri olabileceğini söylüyor.

 

?Görünmeyen güç devrede? diyen Em. Tuğgeneral Tanrıverdi, saldırıların ?meçhul örgüt? El Kaide?nin işi olamayacağını teknik bilgilerle ortaya koyuyor. Uluslararası terörizmin bir merkezden idare edildiğini açıklıyor.

Dış güçler tarafından organize edilen terörle ülkelerdeki meşru bağımsızlık ve kurtuluş mücadelelerini ayırmak gerektiğini vurgulayan Adnan Tanrıverdi, ABD ve İsrail?in terörle mücadele perdesinde terör yaptıklarını kaydediyor.

Tanrıverdi, ?Eğer El Kaide gibi bir örgüt varsa, terör ve anti-terör konusunda dünyanın başında gelen uzman ülkeler olan ABD, İngiltere ve İsrail çoktan ipliğini pazara çıkarmıştı? değerlendirmesini yapıyor. ?Dünyayı kontrol etmek isteyen güç böyle bir terör örgütüne isim koymak isterse, ?EL Kaide? der, isterse ?Hizbullah? der? tespitinde bulunuyor.

Bu terörden maksadın ABD?nin, hem terörle mücadele paravanasında Afganistan?da ve Irak?ta yaptıklarında kendini haklı çıkarmak hem de Türkiye?ye ve dünya kamuoyuna mesaj vermek olduğuna dikkat çeken Tanrıverdi saldırıların hedefini söyle açıklıyor:

?Türkiye?nin istikrarını, dengesini bozmak; etrafına bakamayacak hale getirmek; ekonomik sıkıntıya sokmak ve bağımsız hareketlerden men etmek...?

Adnan Tanrıverdi, Türkiye?nin terörün arkasındaki dış bağlantıları mutlaka görmesi gerektiğini ve bunlarla irtibatını kesmezse, işbirliğine devam ederse sabotaj ve saldırıların süreceğine dikkat çekiyor. Harici güçlerin ileri aşamalarda terörü Türkiye?nin iç bünyesindeki bir kısım gruplara havale edebileceği hususunda ikaz ediyor.

Tanrıverdi, konunun uzmanı emekli bir general olarak, ?Türkiye terörün üzerine giderken bünyedeki unsurların üzerine gitmemeli, onları kazanmalı. İçte iç barışı sağlamalı. Dışa karşı, özellikle komşu ülkelerle kardeşçe ilişkiler içinde olmalı. Amerika?dan daha iyi ilişkiler kurmalı. İyi bir ?ağabeylik? yapmalı? tavsiyesinde bulunuyor.

SALDIRILAR ?11 EYLÜL?E BENZİYOR

İstanbul?daki son saldırıların 11 Eylül saldırılarına benzediği iddiası var. Benzerlikler nelerdir?

Evvela seçilen hedefler açısından baktığımızda, 11 Eylül hedefleri de Amerika?nın kendi içerisindeydi ama Amerikalılardan çok başka ülkelere mensup insanlar zarar gördüler. Amerika?nın içinde olduğu için, bunu yabancı bir örgütün yaptığı kanaati herkeste hâsıl oldu.

Burada da sinagoglar seçildi, sanki özellikle İsrail?in ve Yahudilerin hedef alındığı bir eylem gibi gösterilmek istendi. Fakat Müslüman vatandaşlar daha fazla zarar gördü; Yahudi vatandaşlarımız daha az zarar gördü. Onlar daha fazla zarar görsün diye bir düşüncemiz yok ama benzerlik açısından söylüyorum...

İkinci husus, her ikisi de çok büyük sansasyon meydana getirecek olaylar. Bunun arasında tabi ki, bir kısım politik taleplerin olması önem kazanıyor. Bu da 11 Eylül saldırılarına benziyor. Bilindiği gibi, 11 Eylül?den sonrada açılımlar oldu. Afganistan?a girildi, Irak işgâl edildi.

Bunun arkasından da Türkiye?ye dönük politikalar veyahut ta bölgedeki bir kısım politika değişiklikleri olabileceğini düşünüyorum. Bu bakımdan da benziyor...

GÖRÜNMEYEN GÜÇLER DEVREDE

?Bu çapta bir saldırı iyi organize olmuş istihbarat örgütleri olmadan gerçekleşemez? diyorsunuz. Bunu izâh eder misiniz?

Çok iyi organize olmuş istihbarat örgütleri dememizdeki kasıtı şöyle açıklayabilirim. Amerika Birleşik Devletleri ?yeni dünya düzeni? diye yeni bir konsept ortaya attı. Bu konseptin içerisinde süper güç olarak dünya hâkimiyeti emeli var.

Vaktiyle bir kısım ülkeleri demir perde gerisi ile yani SSCB ile korkutuyorlardı. Bu korkuyla diğer ülkeleri kendilerine doğru çekiyor, o devletlerin politikalarını kendilerine paralel yapma imkânına sahip oluyorlardı. Şimdi dünya tek kutuplu hale dönünce bu ülkeleri korkutacak bir güç gerekti. Peki, bu gücü kim oluşturabilir? Bu güç öyle bir şey olsun ki, hem bilinmesin, hem de kontrolleri ellerinde olsun ve kullanılabilsin...

ABD, dünya üzerinde çok değişik yerlerde stratejik mevkilere sahip. Tesisleri, limanları, askerî üsleri, hava üsleri, deniz üsleri var. Yani, dünyayı kontrol edip, hâkim olabilmek için bunları fiilen tesis etmiş vaziyette.

Ayrıca, silahlı kuvvetlerini kendi ülkesi dışında, deniz aşırı, kıta?lar ötesi kullanabilecek şekilde organize etmiş vaziyette. Dolayısıyla hâkimiyet için bunu da kullanabilecek seviyede.

Bunun dışında legal olarak bütün ülkelerde temsilcilikleri var. Elçilikleri, konsoloslukları var ve bütün dünya üzerinde böyle bir istihbarat ağını da tesis etmiş durumda.

Diyebiliriz ki, dünyanın ve Türkiye?nin bir kısım gerçeklerine istihbarat açısından Türk hükümeti kadar belki daha da ileri safhada hâkim durumdalar.

Ekonomik açıdan da, IMF, Dünya Bankası veyahut ta çok uluslu şirketler vasıtasıyla üçüncü dünya ülkeleri dediğimiz az gelişmiş ülkeleri kontrol edebilecek güçte...

TERÖR ÖRGÜTLERİNİN İPİ ABD?NİN ELİNDE...

İşte, bir ülkeyi kendi hedeflerine uygun hareket ettirmek için bu güçlerini kullanıyor. Bunlar görünür güçler.

Peki, bunlarla sonuç alamazsa? İşte o zaman görünmeyen gücü devreye sokuyor. Ve ülkelerde, meşru devletlere karşı terör örgütleri oluşturmak suretiyle, bunları bir merkezden idare ederek, bunların ipini kendi elinde tutarak, bunlar vasıtasıyla hükümetleri yönlendiriyor, düşürüyor, istikrarı bozuyor... Ülkelere kan kaybettiriyorlar.

Uluslararası terörizmin böyle bir merkezden idare edildiğini iyi göremezsek, biz bu sefer Usame Bin Laden gibi. Afganistan dağlarındaki bir adamın dünyanın her yerinde, tespit edilemeden, bulunamadan, bilinemeden, irtibatları çözülemeden böyle bir şeyi yaptığını düşünürüz ki, bu akıllara zarardır. Öyle bir şey mümkün değil. Kaldı ki, El Kaide örgütü de bir meçhuldür.

Geçmişte Türkiye?de Hizbullah?ı İslâmî kesimin yönlendirdiği öne sürüldü. Halbuki, bu da yan çerçevelerce kullanılmış bir terör örgütüydü.

TERÖR AYRI, KURTULUŞ MÜCÂDELESİ AYRI...

İşgâle karşı Irak halkının direnişi, İsrail?in baskısına karşı Filistinlilerin mücâdelesi de terör olarak sunuluyor. Terör nedir? Global terörü kimler yapıyor?

Terörle kurtuluş mücadelelerini ayirmak lâzım. Bir meşru devletin, meşru düzenine karşı o ülke içerisinde yapılan silahlı eylemlere terör diyoruz.

Ama meşru bir devlet ve bir halk, kendi ülkesini, vatanını, topraklarını, milletini savunmak için silahlı kuvvetlerini hazırlar, bunun dışında bütün bunlarla netice alamadığı takdirde ülkesi işgâlle karşı karşıya kalırsa, ülkesi işgâlden kurtuluncaya kadar bu sefer örtülü hareketleri organize eder.

Bu terör değildir. Bunlara kurtuluş örgütleri dememiz lâzım. Kurtuluş Savaşında Kuvay-i Milliye hareketi böyle bir teşkilattır. Çeçenistan?ın Rus işgâline karşı yaptığı faaliyet böyle bir faaliyet. Afganistan?daki mücadele böyle bir mücâdele. Irak?ta ve Filistin?deki mücadelede böyle hareketlerdir. Bunlar terör diye nitelendirilemez.

Meşru devletlere karşı onların içerisinde dış güçler tarafından organize edilen o devletlere karşı huzurunu, istikrarını bozacak tarzda içinden bir kısım unsurlar vasıtasıyla yapılan eylemlere terör dememiz lâzım. Bunu da ayırmamız gerekiyor.

Bu tür eylemler kolay yapılmaz. Bir kere personelin eğitilmesi, tespiti ve iyi seçilmesi lâzım. Siyasî, psikolojik eğitim verilmesi lâzım. Görevi ile ilgili eğitim verilmesi lâzım. Bunların hepsinin gizli olması gerekiyor. Bunun ikmal edilmesi lâzım. Silahı, mühimmatı, patlayıcısının sağlanması lâzım.

TERÖRLE MÜCADELE PERDESİNDE TERÖR...

Usame Bin Laden?in bir devleti mi var, silah fabrikası mı var? Yok öyle bir şey...

Dolayısıyla, bunların mutlaka bir dış desteğinin olması gerekiyor. Bunlara istihbarat temin etmek lâzım, detaylı hedefler hakkında bilgi vermek lâzım. Bunlarla bildiğimiz sistemlerin dışındaki sistemlerle irtibat tesis etmek lâzım.

Hedeflerini söyleyeceksiniz, neticelerini alacaksınız, birbirleriyle irtibat kuracaklar ama birbirlerini tanımayacaklar. Bu işin bir çok zorlukları var.

Bunun kontrolü dağda gezen bir adam tarafından yapılamaz. Bu nedenle, dünya üzerinde çok detaylı teşkilatlanmış bir ülke ancak bunu yapar. Yani, devlet gücü, süper güç ve dünyanın her tarafında eli kolu olan buna da maddî imkânları yeten, silah gücü bakımından bunu destekleyebilecek bir güç olması lâzım.

Ayrıca, propaganda gücü olacak. Hem yapacak, hem bütün dünyaya karşı yaptığını belli etmeyecek, hem de ?kim yaptı? diye de çok bağıracak. Aynen timsah gözyaşı gibi...

Aslında böyle bir tehditle karşı karşıyayız. Bütün dünya bu tehditle karşı karşıya. Terörü yapanlar, terörle mücadele ettiklerini söyleyerek, hem terörü yapıyorlar hem terörle mücadele ettiklerini söylüyorlar.

Bu iki alanda da en gelişmiş dünyadaki ülkeler üzerinde Amerika ve İsrail var.

KONTROLLERİNDE OLDUĞU İÇİN BULMAZLAR...

Anti-terör ve istihbarat konusunda ABD, İngiltere ve İsrail dünyada başta geliyor. Peki, El Kaide gibi bir örgüt varsa böyle bir şey varsa neden bulmuyorlar, engellemiyorlar?

Bulmak istemezler, engellemek istemezler. Kendileri yaptıkları şeyi neden bulsunlar?

Eğer bu güçlerin kontrolü dışında bir şey olsaydı zaten şimdiye kadar çoktan ipliği pazara çıkardı. Teşkilatlar tamamen çözülürdü, fertleri teker teker toparlanırdı. Ama kendi kontrollerinde olduğu için bir türlü bulmuyorlar, bulamıyorlar. Üzerine gitmiyorlar.

İstihbaratta işbirliği gerekir ama bu tür konularda, mutlaka bizim istihbarat teşkilatımızın da müstakil çalışması şart. MOSSAD ve CIA ile işbirliği zarar verir. Çünkü, doğru bilgilere onlar vasıtasıyla ulaşamayız. Yanıltırlar. Ondan sonra da terörün kaynağını başka yerde aramaya kalkarız. Bu çok yanlış olur.

Yoksa, dünyada terör ve anti-terör konusunda uzman ABD, İngiltere ve İsrail gibi uzman ülkeler bu örgütü bulamaz mı?

DÜNYAYI KONTROL EDEN GÜÇ: TERÖRE İSİM BULUYOR

?El Kaide Türkiye'de ismi var cismi yok? diyorsunuz. Son saldırılarda varlığı tartışılan bir örgütten yola çıkılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyayı kontrol etmek isteyen güç, böyle bir terör örgütüne isim koymak isterse, ?El Kaide? der, isterse ?Hizbullah? der.

Gerçek şu ki, tamamen 11 Eylül?e benzeyen saldırıları El Kaide?nin üzerine yıkmak hedef saptırmaktır. Herkes biliyor ki uluslararası terörü besleyen, hedef gösteren, ikmal eden ABD ve İsrail ikilisidir.

Taktik şu: Önce eylemi yaptırıyorlar, sonra El Kaide?nin ismini ortaya atıyorlar... Bizdeki ?Hizbullah? gibi. Bilindiği gibi örgütün bir kısım istihbarat birimleri tarafından desteklendiği daha sonra ortaya çıktı.

MAKSAT, KENDİNİ HAKLI ÇIKARMAK, TÜRKİYE?YE MESAJ VERMEK...

Bu tür eylemlerin propaganda amacı nedir? Maksat nedir?

Benim yorumum şu: Türkiye, Amerika?nın Irak?a karşı askerî harekâtında Bush yönetiminin istediği desteği yeterince vermedi. Hükümet hava koridorunu açtı ama esas itibariyle ABD, Türkiye üzerinden kuvvet geçirmek istiyordu; TBMM buna izin vermedi. Ondan sonra ABD Türkiye?yle mesâfeli durdu.

Irak?taki operasyon, önceden hazırlanmış bir operasyondu. Irak?a girdikten sonra, zora düşünce Türkiye?den tekrar yardım istedi.

Zannederim Türkiye?nin ileri sürdüğü şartlar, Amerika?nın kabul edemeyeceği şartlardı. Amerika Türkiye?nin ayak sürüdüğünü, ipe un serdiğini anladı ve bu sefer hem Irak?taki yönetimi vasıtasıyla hem bizzat ?Biz bu yardımı istemiyoruz? dedi.

Bu iki olay olmayınca arkasından Türkiye?ye bir ders vermek istedi. Böyle bir hareketi başlattı.

Dünya kamuoyu Amerika?nın tam karşısına geçmek üzere. Bu terörü, hem bir taşla iki kuş vurmak için yaptı. Hem de terörle mücâdele perdesinde yaptıklarında kendini haklı çıkardı.

Hem Türkiye?ye mesaj göndermek, hem de dünya kamuoyuna ?Bakın böyle uluslararası bir terör var; bu terörün nerede, ne zaman, kimi vuracağı belli olmuyor. Dolayısıyla ben doğru yapıyorum? izlenimini vermek için...

TÜRKİYE?Yİ BAĞIMSIZ HAREKETLERDEN MEN ETMEK

Bu işin dış bağlantısını böyle düşünüyorum. Uluslararası terörizm bundan önce olduğu gibi -PKK, Asala, Hizbullah- benzeri örgütlerin desteğiyle oldu. Onların menfaatlerine hizmet ettiler.

Bundan sonra ?uluslararası terörizm? dediğimiz zaman destek buradan gelecek diye bilmemiz lâzım. İlle de militanlarını dışarıdan, Amerika?dan, Uzak Doğu?dan, Asya?dan getirmeleri gerekmez. Türkiye?de de bulabilirler.

15 Ağustos 1984 yılında PKK Eruh ve Şemdinli de iki eylem yapmıştı. 1980 öncesinde şehirlerimiz kan gölü iken 12 Eylül?den sonra şehirdeki terör olayları önlendi. Özal döneminde de terörü daha öncede yine aynı merkezler destekliyordu. Sonra stratejiyi değiştirerek şehirden kırsal alana çevirdiler. Eruh ve Şemdinli olayıyla isimlerini duyurdular.

Bu biraz ona benziyor. Yani, 20 sene sonra terörü yine şehre kaydırıyorlar. Türkiye?de, Hükümet bu terörün arkasındaki gücü iyi tespit ettiği halde, irtibatlarını kesmezse ve bunlarla hâlâ işbirliği yapmaya devam ederse, bu olaylar devam edebilir.

Türkiye?nin istikrarını ve dengesini bozmak, etrafına bakamayacak hale getirmek, ekonomik sıkıntıya düşürmek, çâresiz hale sokmak ve bağımsız hareketlerden men etmek gibi maksatlarla, büyük şehirlerde bir kısım sabotaj ve benzerî olaylar beklenebilir....

TERÖRE KARŞI İÇ BARIŞ VE KOMŞULARLA İYİ İLİŞKİLER...

Türkiye?nin şu anda neye dikkat etmesi gerekir? Terörle mücadelede hükümete ve kamuoyuna mesajınız nedir?

Üzerinde durmamız gereken konu şu: Terörü ileri aşamalarda Türkiye?nin iç bünyesindeki bir kısım gruplara havale edebilirler.

Birincisi, güya Kürtler adına PKK denebilir, ikincisi İslâmî kesim perdesinde Hizbullah denebilir. Üçüncüsü Alevî kesimi örgütleyebilirler...

Hükümetin yapması gereken en önemli şey, iç barışı sağlamaktır. Terörün üzerine giderken bu türlü büyük unsurları hedef almadan, onların zarar görmesini önleyerek içte terörü önleyecek bir sistemle gitmesi lâzım.

Ne Emniyette, ne karakollarda, ne adliyede hiçbir şekilde suçsuz insanlar zarar görmeyecek tarzda bu terörün önlemesi gerekir.

İkincisi, Türkiye bu terörün arkasındaki dış bağlantıları görmeli, kimden geldiyse en ufak ipucuyla bunların karşısına dikilmelidir. Yani, ?Bunu sen destekliyorsun, bundan vazgeç? şeklinde tavır koymalıdır. Bu terörü destekleyen ülkeler Türkiye?deki kazanımlarını çek etmeleri sağlanmalıdır.

Dışa karşı böyle bir politika uygularken, içte iç barışı sağlayacak bir politika olmalı. Tabi ki, bu tür terörü önceden önleyecek şekilde tedbirler olmalı.

Öncelikle, komşu ülkelerle, kardeşçe ilişkiler tesis edilmeli. Amerika?dan daha iyi ilişkiler içerisinde olmamız lâzım. Kuzey Irak?takiler dahil, Amerika?nın orada görüldüğünden daha iyi bir ?ağabeylik yapmak? durumundadır Türkiye...

Türkiye?nin dikkat etmesi gereken bunlardır...

MESAJ DÜNYA YAHUDİLERİNE; ?İSRAİL'LE İŞBİRLİĞİ YAPIN?

Saldırıların sinagogların bulunduğu sokaklardan sonra HSCB? YE ve İngiliz Başkonsolosluğuna yönelmesi hakkında neler söylersiniz? Bu saldırıların mesajı ve propagandası ne idi ve kime idi?

Bugüne kadar yapılan eylemlerden faydalananlar ortada. Özellikle Amerika ve İsrail faydalandı. Bu faydalanma İsrail açısından şöyle oldu. Muhtemelen dünya Yahudileri İsrail?de yaşanan olaylar karşısında soğuk davrandı.

Bu son olayla İsrail dünya Yahudilerinin yanında olduğunu bildirdi. Lakin, ?İsrail?in içinde de olsanız, dışında da olsanız bu terör sizi hedef alıyor. Dolayısıyla İsrail?le birlikte hareket edin? mesajını verdi. Yani, İsrail?e İsrail dışındaki Yahudilere mesaj verme fırsatı verdi.

Yani, dünya Yahudilerine ?İsrail ile işbirliği yapın, İsrail?de toplanın, güç birliği yapın, İsrail?in içinde de olsanız, dışında da olsanız bu terör sizi vurur. Bizim sizi korumamız için de mutlaka sizinle güç birliği halinde olmanız gerekir? mesajını iletti.

Ayrıca İsrail; Filistin?de yaptıklarının mazereti olarak dünya kamuoyuna da hem İsrail?de hem de dışarıda İslâmî terörün kendilerini hedef aldığını propaganda etti.

Çünkü, Musevî vatandaşlarımızın cenâze törenini bütün dünya haber ajansları, televizyon kanalları verdi. ?Türkiye?de sinagoglara Islâmî terör örgütleri tarafından baskın düzenlendiği? şeklinde sundular. Bu konuda müthiş propaganda yapma imkânını elde etti.

Bilindiği gibi, gerek İsrail Dışişleri Bakanı, gerek İsrail Meclis Başkanı, MOSSAD Başkanı Türkiye?ye geldiler Türkiye ile sanki çok yakın ilişkiler içinde olduğu havasını verdiler. Ayrıca İran?ın üzerine attılar. Dolayısıyla böyle bir faydalanma imkânları oldu.

TÜRKİYE CEZALANDIRILIYOR...

Türkiye?de İngiltere İstanbul Baş Konsolosluğu ve İngiltere kuruluşlarına saldırılar oldu. saldırıların olduğu gün İngiltere?de Bush-Blair görüşmesi vardı. Bu saldırılarla onlara da destek olundu. Hem Türkiye cezalandırıldı, hem ABD-İngiltere görüşmelerine destek olundu.

Fakat dünya kamuoyuna, ?İsrail ve ABD?ye yakın ilişki içinde olan Türkiye cezalandırılıyor? şeklinde yansıtıldı. Hem de ?İslâmî terör örgütleri? tarafından süsü verilerek... Yani, tam tersi söylendi. Dolayısıyla onlara da bu imkânı verdi.

Bu terör olaylarından en çok ABD ve İsrail yararlandı.

Bunun arkasında uluslararası terör var. Bunu da destekleyen, organize eden irâde de Amerika ve İsrail irâdesidir.

Türkiye içerisinde yeni bir mücadele başladı. 1980 öncesinde büyük şehirlerde hatta köylere kadar yayılan şehir terörü 1984 yılında iki büyük sansasyonel olayla nasıl kırsal alana nakledilmişse, bugün de iki sinagog olayıyla terör sansasyonel bir şekilde şehir alanına tekrar nakledildi.

Bundan sonra uluslararası terörü destekleyen odaklar, bunu Türkiye?de devam ettirecek. Bugünkü olaylarda muhtemelen Başbakan?ın grup toplantısında ?Bu terörün taleplerini elimin tersiyle itiyorum, ayaklarımın altına alıyorum? sözünün cevabıdır. Öyle değerlendirmek lâzım.

TÜRKİYE TERÖRÜN ARKASINDAKİ GÜCÜ DÜNYAYA AÇIKLAMALI...

Türkiye nasıl tavır koymalı, hangi tedbirleri almalı?

Buna karşı Türkiye?nin arkadaki bulguları iyi bulması, tetkik ettikten sonra hükümetin Türkiye?yi hedef alan uluslararası terörün arkasındaki gücü dünyaya açıklaması lâzım. Bu oyunu bozmak için.

?Bu terör İsrail ve Amerika tarafından Türkiye aleyhine destekleniyor ve Irak?ta fiilî durum ve Türkiye?de de terörle sağlanmaya çalışılıyor? diye bunu açık etmesi gerekiyor. Ve bu iki ülkeyle şu andaki siyasî faaliyetleri de mutlaka dondurması gerekiyor.

Yani, hem bize çok zarar veriyorlar. Hem cana, hem mala zararı veriyorlar. Hem de bunu kendi -başkası yapıyormuş gibi- lehlerine kullanıyorlar. Bu silahı ellerinden almak lâzım. Kısacası, Türkiye kartlarını açık oynamak mecburiyetindedir.

Bir de şu çok önemli. Hiçbir şekilde bu olay iç barışı bozmamalıdır. Yani, iç çekişmeleri bir tarafa bırakmamız gerekiyor. Vatandaşlarımızı kendi bulundukları konumlarda ikiye bölmememiz gerekir.

Yani, ?Bunları Kürtler yaptı veya şunlar yaptı? diye Vatandaşlarımızı kendi arasında bölecek tarzda yaklaşılmaması gerekiyor.

Terörist teröristtir, hâindir; dış güçler tarafından kullanılıyor. O unsurdan olur, bu unsurdan olur. Câni ruhlu insanlardır. Onlarla ayrı mücadele edilmesi gerekir.

HÜKÜMET KARTINI AÇIK OYNAMALI, NET TAVIR KOYMALI...

Muhtemeldir ki, önümdeki günlerde bu kez Amerika?nın adı geçecek bir eylem olabilir. Şimdiye kadar ki saldırılarda İsrail?in Musevilerin adı geçti, ama zararı Türkiye gördü. İngiltere?nin adı geçti, ama zararı Türkiye gördü. Şimdi de, Amerika?nın adı geçecek zararı Türkiye görecek.

Bunun için Hükümetin kartını açık oynaması gerekiyor. Bulguları açık yapması gerekiyor. Net tavır koyması gerekiyor. Başka türlü de mücadele edilemez.

?Bunu yaparsak, şöyle zarar görürüz, böyle zarar görürüz? diye düşünmemeli. Biz zarar görüyoruz zaten. Bundan daha fazla zararı vatandaşlarımız göğüsler inşaallah

Adnan Tanrıverdi
Emekli Tuğgeneral

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn