Çözüm Sürecinde Alınması Gereken Tedbirler (10 Nisan 2015)

ÇÖZÜM SÜRECİNİN ULAŞTIĞI AŞAMADA

ASDER-ASSAM RAPORU

(Bu değerlendirme kitap olarak basılan ?Çözüm Sürecinin Ulaştığı Aşamada ASDER-ASSAM Raporunda? ?Sunum? olarak yer almıştır.)

(10 Nisan 2015)

İslâm Dünyasının en dağınık ve bölünmüş / parçalanmış durumda olduğu bir dönemin içinden geçtiğini söyleyebiliriz. Tarihçiler bu yüzyılı yazarken, İslâm Dünyasında ?İlan Edilmemiş Üçüncü Dünya Savaşının? hüküm sürdüğünü yazacaklardır. Öyle bir savaş ki, İslâm Devletlerini oluşturan topluluklar, kendi vatanlarında etnik veya mezhepsel farklılıklara göre cephelere ayrılarak, birbirlerini yok etmek için bütün imkânlarını, sağlayabildikleri dış desteklerle birlikte kullanmaktadırlar.

Dünya hâkimiyeti mücadelesi veren emperyalist süper güçler; sağladıkları hâkimiyeti devam ettirmek, enerji kaynaklarının, enerji ulaşım hatlarının, kara, deniz ve hava ulaşım güzergâh ve merkezlerinin etkili bir şekilde kontrolünü devam ettirmek, mevcut askeri üs ve tesislerinin emniyetle devamını sağlamak, sanayi üretimleri için pazar potansiyelinden azami ölçüde yararlanmak, yüksek savunma harcamalarını finanse etmek, egemenlik bölgelerindeki ülkelerin yönetimlerinin kendi kontrolleri dışına çıkmalarını engellemek maksatlarıyla; İslâm Ülkelerinin etnik ve mezhepsel farklılıklarını olabildiğince tahrik ederek, bölünmelerin ve farklılıkların ihtilaf haline dönüşmesini sağlayacak şekilde, ekonomik, teknolojik, siyasi, askeri, iletişim ve bilişim gücünü kullanarak, İslâm Ülkelerinin kendilerinden olan unsurlarını azami ölçüde ve kışkırtıcı şekilde destekleyerek çatışmalarını sağlamak, çatışma ortamının oluşması için provokasyonlar düzenlemek suretiyle, İslâm dünyasına karşı ilan edilmemiş, gizli, sinsi, kirli ve asimetrik yöntemlerin uygulandığı bir savaş uygulamaktadır. Buna ?ilan edilmemiş kirli üçüncü dünya savaşı? diyebiliriz.

Ehli Sünnet itikadına sahip Müslümanlarca radikal görüşe sahip olarak değerlendirilen liderlerin yönetimindeki Irak Şam İslâm Devleti ?IŞİD? / "DEAŞ" Örgütü, Suriye ve Irak?ta mevcut olan kargaşa, kan ve vahşete, Haziran 2014 başından itibaren yeni bir boyut katmıştır. Suriye?de rejim kuvvetlerinden ziyade rejim muhaliflerine; Irak?ta ise başlangıçtaki göstermelik merkezi devlete yönelik saldırısından sonra Kürt, Türkmen ve Yezidilere yönelmiştir. Akıl almaz bu zulüm ve anarşi Irak, Libya, Yemen ve Mısır?da da yıllardır hüküm sürmektedir. İslâm Dünyası kanayan yaralarını saramamakta, yaranın her geçen gün derinleşmesi için açık- kapalı teşviklerin sahibi ülkelere çözüm için bel bağlamaktadır.

İslâm Coğrafyasındaki konumu ve Müslüman Milletler nezdindeki saygın yeri nedeni ile Türkiye?nin yaşadığı iç sorunlarında da, küresel güçlerin parmağının olmaması mümkün değildir. İslâm Dünyasının özlenen huzur ve barışa kavuşabilmesi, birlik ve bütünlüğünü perçinlemiş, iç barışı tesis etmiş, temel insan hak ve özgürlüklerinin kullanılmasını hukuk temeline oturtmuş, refah düzeyini yakalamış, teknolojik üretimde rekabet edebilme seviyesine ulaşmış bir Türkiye?nin varlığı ile mümkündür.

Ülkemizin özlenen seviyeye ulaşmasını geciktiren, dış güçler tarafından da olabildiğine kaşınan, tarihi derinliğe de sahip olan iki ana hassasiyeti bulunmaktadır. Birincisi, Ülkemizin asli unsurları olan Türk ve Kürt toplumlarını etnik çatışmaya götüren ırkçı söylem, eylem ve uygulamalar; ikincisi de yine ülkemizin ana inanç gruplarını oluşturan sünni ve alevi mezheplerine mensup vatandaşlarımızın her alandaki hâkimiyet elde etme mücadelesidir. Ülke kaynaklarının heba olmasına da sebep olan bu iki hassasiyetin makul gayretlerle çözümlenmesine, resmi-gayri resmi organların, devlet ve sivil toplum kuruluşlarının var gücü ile katkı sağlaması gerekmektedir.

Ülkemizde ve dünyada adaletin hâkim olması misyonu ile yola çıkmış olan ?Adaleti Savunanlar Derneği? (ASDER) ile İslâm Dünyasının bir irade altında toplanması için gerekli müesseseler ve bu müesseselerin oluşması için uygun mevzuatın araştırılması hedefine odaklanmış fikri araştırmalar yapmak amacıyla kurulmuş bulunan ?Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi? (ASSAM), Ülkemize ve komşu bulunduğumuz coğrafyaya barış, kardeşlik, birlik, refah, huzur ve adalet getireceğine inandığı ?Çözüm sürecini? gönülden desteklemektedir.

ASSAM?ın tabanını oluşturan ASDER, 08 Mart 2009 tarihinde ?Tarihten Bugüne Kürt Meselesi ve Çözüm Önerileri Paneli?ni icra ederek, meseleyi ve çözüm önerilerini, panelistlerin bildirilerini de içerecek şekilde bir kitapçık haline getirerek kamuoyu ile paylaşmıştır.

Yine ASDER ve ASSAM yönetimleri, hükümetin başlattığı çözüm sürecine paralel olarak bünyesinden oluşturduğu, duyarlı ve ehil heyeti ile 24-26 Nisan 2013 tarihlerinde Diyarbakır-Batman ve Mardin İllerimizdeki sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, Sendika ve baro temsilcileri ve bölge halkının önde gelenleri ile yaptıkları ziyaret ve toplantılar ile yerinde yaptığı tespitleri kamuoyu ile paylaşılan ?ASDER Barış Süreci Raporu? adıyla bir broşür haline getirmiştir.

Özlenen sağlıklı ortama, ileri demokrasilerde uygulanan standartların ülkemizde de hâkim olması ile ulaşılabileceğine olan inancımız, sivil toplum olarak bizi, ?Çözüm Sürecine? daha aktif destek vermemiz gerektiği sonucuna götürmüştür.

Bu vecibeyle ve  Sürecin başlamasından itibaren geçen iki yıl, Kobani bahane edilerek ortaya konulan kanlı 6-7 Ekim 2014 olayları, yaklaşan milletvekili genel seçimleri ve Nevruzu içinde barındıran Mart 2015 ayı ile ilgili tarafların beklentileri,  ASDER ve ASSAM organlarına mensup on üyemizden oluşturulan üç ayrı ekip ile teröre karşı güvenlik sorunu yaşayan Hakkâri, Van, Şırnak, Mardin, Batman, Şanlıurfa ve Diyarbakır İllerimize, Resmi Kurumlar, Sivil Toplum Kuruluşları, Üniversiteler, Kanaat Önderleri, Siyasi Parti Teşkilâtları, Ticaret ve Sanayi Odaları, Belediyeler, Barolar, Esnaf ve bölge sakinleri ile temas ve istişarelerde bulunmak ve tespitlerini Devletimizin üst kademesi ve kamuoyu ile paylaşmak üzere, ziyaretler planlamıştır.

09 -22 Aralık 2014 tarihleri arasında, dört üyemizden oluşan birinci heyetimiz tarafından Şırnak-Mardin, üç üyemizden oluşan ikinci heyetimiz tarafından Batman-Diyarbakır-Şanlıurfa ve üç üyemizden oluşan üçüncü heyetimiz tarafından da Hakkâri ve Van illerimize ziyaretler icra edilmiş; bölgeye gitmeden önce alınan randevularla bire-bir veya heyetler halinde görüşmeler yapılmış, yapılan tespitler üç heyet tarafından önce kendi bölgeleri ile ilgili tespitler, müteakiben de üç heyetin ortak iştiraki ile ?Çözüm Sürecinin Ulaştığı Aşamada ASDER -ASSAM Raporu? adı altında birleştirilmiştir.

Tamamı 80 sayfayı bulan raporun hazırlanması için yedi il ve beş ilçe ziyaret edilmiş ve her kesimden insan ile önceden belirlenmiş hususlarda görüşmeler yapılmıştır. 

 

?Çözüm Sürecinin Ulaştığı Aşamada ASDER-ASSAM Raporu?, ?ASDER Barış Süreci Raporu-2013? ve ?Tarihten Bu Güne Kürt meselesi ve Çözüm Önerileri? dokümanını da kapsayacak şekilde 200 sayfalık bir kitap olarak bastırılmış ve kamuoyunun istifadesine sunulmuştur.

ASDER ve ASSAM mensupları bu ziyaretler sonucunda çözüm süreci ile ilgili berrak ve açık bilgi ve kanaatlere sahip olmuştur. Raporun önemli bölümlerinin başlangıçta ifade edilmesinde fayda mülahaza edilmiştir.

Memnuniyet verici olan bir hususu baştan söylemek istiyorum. En aşırıdan en ılımlıya uzanan geniş yelpazede yer alan bölge halkının/Kürtlerin tamamına yakını çözüm sürecinin başarıya ulaşmasını ve üniter yapı içinde kalmayı istemektedir.

Üzülerek tespit ettiğimiz husus da, silahlı eylemleri desteklemeyen geniş kesimler, Çözüm Sürecinin başlamasından önce ve özellikle olağanüstü hal dönemlerinde Devletin baskısı altında iken, süreç ile birlikte Devlet güçlerinin boş bıraktığı alanlarda süratle devlete paralel teşkilatlanan örgütün acımasız baskısı altında kalmıştır.

Bölgedeki tespitler içinde;

Ana dilde eğitim isteği, Kürt kimliğinin tanınması talebi, yüksek işsizlik oranı (%20), mensup oldukları farklı mezhebin dikkate alınmaması, devlet mahkemelerinde adli işlemlerin uzun zamanlarda sonuçlanamaması, kişilere ait en basit sorunların bile örgüt mahkemelerinde çözülüyor olması, örgütün vergi daireleri ve güvenlik komiteleri kurmuş olması, temel hakların kullanılamaması, silahlı örgüt karşısında can ve mal emniyetinin olmaması, 20 günlük silahlı eğitimden geçirilen gençlerin devlet kadrosunda görev verileceği vaadi ile paralel örgüt içine çekilmesi, mülki idare, asker, polis, öğretmen, din görevlisi ve kamu görevlilerinden tecrübesiz, bölge insanının değerlerine yabancı, liyakatsiz, halkın lisanı ile iletişim kuramayan kişilerin bölgede görevlendirilmesi, Şafi Mezhebi fıkhına ve Kürtçe lisanına hâkim olmayan din görevlilerinin bölgede görev alması, bölgenin ayakta durmasında orta direk görevi yapan medreselerin devlet tarafından desteklenmemesi, Devlet tarafından muhatap olarak sadece BDP/PKK nın alınması gibi sorunlar, uzun olmayan bir zaman diliminde ve SÜREÇ kapsamında çözümlenmesi gereken önemli meseleler olarak ortaya çıkmıştır.

ASDER-ASSAM Raporu tespitlerle birlikte, çözüme dönük kanaat ve önerileri de bünyesinde barındırmaktadır. Köklü değişiklik gerektiren öneriler,

·         Müteakip yasama döneminde uygulanabilecekler ve

·         Hemen uygulanabilecekler olmak üzere

İki başlık altında ifade etmek mümkün ve uygun bulunmuştur.

EN GEÇ MÜTEAKİP YASAMA DÖNEMİNDE ÇÖZÜMLENMESİ GEREKEN ÖNEMLİ MESELELER:

Kürt Kimliği Tanınmalıdır:

Türk ırkına mensup olmayan vatandaşlarımızda ve Kürtlerde Devlete karşı aidiyet duygusunun oluşması ve gelişmesi için 1982 Anayasasının 66. maddesinde geçen ?Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese, din ve ırk farkı gözetilmeden Türk denir.? Hükmü yerine ? Vatandaşlık temel bir haktır. Kanunun öngördüğü esaslara uygun olarak bu statüyü kazanan herkes Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıdır.? İfadesine benzer bir hükmün yer alması daha kapsayıcı ve birleştirici olacaktır.

Bunun yanında, ?Dış Kürtler ve Müslüman Topluluklar? da, ?Dış Türkler ve Akraba Toplulukları? gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından koruma kapsamına alınmalı, bu husus dış politika uygulamalarına prensip olarak kaydedilmeli ve sahip çıkılmalıdır.

Ana Dilde Eğitim Hakkı Verilmelidir:

Dil, millet olmanın birleştirici değerlerinden biri olmakla beraber farklı etnik gruplara da, devletin eşit hak sahibi vatandaşları olabilmeleri için, kültürünü ve dilini kullanıp yaşatma imkânı sağlanmalıdır.

Devletin kurumlarında ve uluslararası ilişkilerde resmi dil Türkçe olmalı, ancak Kürtlerin ve diğer etnik grupların kendi dillerini konuşma, geliştirme ve kendi dilinde eğitim yapma özgürlüğü ve imkânı, anayasa ile koruma altına alınmalıdır.

Kürtçe dilinin geliştirilmesi devletin kültür programlarında yer almalıdır.

Devletin resmi okullarında, isteyen Kürt Vatandaşlarımıza kendi dilinde eğitim hakkı sağlanmalı, ikinci dil olarak da Türkçe öğretilmelidir.

Türkçe eğitim yapan Devlet okullarında da ikinci dil olarak Kürtçe dili tedrisata dâhil edilmelidir.

Eyalet Sistemi Getirilmelidir:

Türkiye Cumhuriyetinin taşra teşkilâtı ve Devletin yönetim şekli yeniden düzenlenmelidir. Bu sistem hem Kürtlerin ve diğer etnik grupların özerklik isteklerini karşılayacak, hem de Devlete bağlılık ve aidiyet duygusunu arttıracak şekilde oluşturulmalıdır.

Her Bakanlık kendine bağlı en fazla altı-on birimi layıkıyla sevk ve idare edebilir. 81 Vilayet merkezden dirayetle yönetilemez. Merkezi idarenin hem ülkemizin diğer milletler nezdindeki menfaatlerini bihakkın koruyabilmesi, hem de mahalli ihtiyaçların daha yakın tespit ve karşılanabilmesi için coğrafi, ekonomik, sosyal ve etnik şartlar göz önünde bulundurularak eyalet sistemi oluşturulmalıdır.

Eyalet valileri seçimle iş başına gelmeli, adalet, iç güvenlik, savunma ve dış işleri merkezden, devletin diğer faaliyet alanları eyaletler tarafından mahallinden yönetilmelidir.

Cumhurbaşkanlığı Forsuna Bir Yıldız Daha Eklenmelidir:

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Türklerden sonraki en büyük ve aslî etnik grubu Kürtlerdir. Cumhurbaşkanlığı forsunda tarihte kurulmuş 16 Türk devletinin simgesi bulunmaktadır. Eyyübî Hanedanlığı Devleti, Kürtler kadar Sünni Müslümanların da iftiharla ve hayırla yâd ettikleri bir devlettir. Eyyübî Hanedanlığı Devletinin simgesinin, 16 Türk devletinin simgeleri ile birlikte Cumhurbaşkanlığı forsuna 17. Yıldız olarak dâhil edilmesi, Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı aidiyet duygusunu arttıracağı gibi, bu vatandaşlarımızın dışarıdan tahrik edilmelerinin de önüne geçecektir. Cumhurbaşkanlığı forsuna da çok yakışacaktır.

HEMEN UYGULAMAYA KONULMASI GEREKEN ÖNEMLİ MESELELER:

Kamu Güvenliği Sağlanmalıdır:

Hakkâri ve Şırnak başta olmak üzere Devlete paralel yapı oluşturan KCK?nın etkin olduğu il ve ilçelerdeki emniyet güçleri nitelik ve nicelik olarak takviye edilmelidir.

Paralel yargıya fırsat vermeyecek şekilde adli sistem genişletilmelidir.

Örgüt elemanlarının dağdan indirilmesi için af müessesi işletilecek ise (ki buna ihtiyaç vardır.) bu husus önceden deklare edilmeli, ancak her ne şekilde olursa olsun eline silah almış, silahlı eğitim yapmış örgüt elemanı ve yandaşına, meşru düzenin emniyet, güvenlik, asker ve bürokrat kadrolarında görev verilmeyeceği belirtilmelidir. Ayrıca PKK ve KCK?nın örgüt kadrolarında görev yapanlarının, meşru zeminde oluşacak siyasi parti ve oluşumlarda görev alamayacağı da belirtilmelidir. Bu gruptan olan militanlar ancak devlet tarafından teşvik kapsamına alınacak ekonomik oluşumlarda çalışmaları için imkân sağlanmalıdır.  Sürecin sonunda işe alma vaatlerinde bulunarak, bölgedeki gayri meşru ve devlete karşı paralel yapılanmalar içine masum insanların çekilmesi önlenmelidir.

Bakanlar Kurulu Toplantıları, Uygun Periyotlarla, Hassas İllerde yapılmalıdır:

Takip ve kontrol önemli bir yönetim prensibidir. Etnik bölünme için tahrik edilen hassas illerimizdeki sorunlar, yatırımlar, projeler, asayiş ve güvenlik durumları, ilgili ve yetkililerin mahallinde karargâh kurarak etkili bir şekilde yönetilebilir. Sıklet merkezi, kritik yer ve zamanda gücün tamamına yakın kısmının toplanmasıdır. Bakanlarımızın hassas illerimizle ilgili meseleleri (Enerji bakanımız Sn Taner Yıldız?ın karargâhını maden kazalarının olduğu Soma ve Ermenek?te kurduğu gibi) mahallinde bulunarak çözme yöntemini uygulamalı, Bakanlar Kurulumuz toplantılarını, periyodik olarak hassas illerde yapmalıdır.

Devletin imkânlarını da birlikte götürmelidirler.

Muhatap Olarak Sadece BDP/PKK Alınması yeterli Değildir:

Sürecin başarısı, yapılan ve yapılabileceklerin halka anlatılması, çözüm sürecine halkın katılımının sağlanması ve Devlet tarafından sağlanan kazanımların terör örgütünün dağ ve şehir kadroları tarafından üstlenilerek, halkın baskı altına alınmasının önlenmesi için sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları ve kanaat önderleri de Devlet tarafından Çözüm Sürecinde muhatap olarak alınmalıdır.

Bölge İnsanının Değerlerini Özümsemiş Kamu Görevlileri Yetiştirilmelidir:

Dinî ve kültürel olarak bölge insanı ile uyum içinde olabilecek, liyakatini diğer bölgelerde kanıtlamış ve yükselme sırasında olan, Kürt dili ve kültürü ile ilgili kurslardan geçirilmiş, örf, adet ve geleneklere vakıf, Devletimizin geleceğinin Türk-Kürt kaynaşması ve eşit vatandaşlık haklarının yasal olarak tanınması ile mümkün olabileceği şuuruna sahip vali, kaymakam, hâkim, savcı, subay, astsubay, emniyet görevlisi, öğretmen, müftü, imam ve kamu görevlileri özenle seçilerek atamaları yapılmalıdır.

Eğitim seferberliği Yapılmalıdır:

Bazı il ve ilçelerde ilk ve orta eğitime devam eden öğrenci miktarı okul mevcutlarının %50?sinin altına düşmüştür. Öğretmen kadrolarının %25?e yakını örgüte hizmeti öne çıkaran ve asli görevi öğretmenlik olmayan meslek gruplarından ücreti karşılığı istihdam edilmekte, atanmış olanların tamamına yakınını da stajyer öğretmenler teşkil etmektedir. Paralel cemaat yandaşları da düşünüldüğünde eğitim çağındaki neslin ehil ellerde olmadığı söylenebilir.

Yeterli güvenlik önlemleri alınarak ve maddi-manevi ilave teşvikler sağlanarak idealist öğretmenlerle eğitim kurumlarının noksanları giderilmelidir.

Özendirici etkinliklerle bölgeye has eğitim tedrisatı geliştirilmelidir. Kürt dili, tarihi ve kültürü ders konusu olarak müfredata sokulmalıdır.

Ayrıca, yüksek tahsil yapamayacakların ziyan olmaması için mesleki eğitime ve teröre bulaşmayı da önleyecek şekilde dini eğitime ağırlık verilmelidir.

Yüksek öğretim giriş sınavlarında uygun oranda mahrumiyet katsayısı uygulanmalıdır.

Ekonomik İmkânlar Arttırılmalıdır:        

Hayvancılık, su ürünleri, yer altı madenleri ve istihdam imkânı veren küçük ölçekli sanayi yatırımları teşvik edilerek, talep olmayan bölgelerde devlet eliyle kurulup işletilerek, mayınlı alanlar tarıma açılarak ve sınır ticareti serbest bırakılarak,  işsizlik oranı en fazla %5?lere düşürülmeli ve bölge insanının geçim derdinden dolayı batıya göç etmesi ve terör örgütlerine kaynak olması engellenmelidir.

Meselenin Önemi Ülkemizin Batısı Tarafından da Benimsenmelidir:

Üniversitelerimiz, eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları, mülki ve mahalli idare birimleri, cemaatler, kanaat önderleri, fikir kulüpleri, sanat dünyamız, basın ve yayın kuruluşlarımız, genel seferberlik ilan ederek,  yapacakları seminer, panel, sempozyum, toplantı ve gösteri gibi açık/kapalı alan faaliyetleri ile hükümetimizin doğru yoldaki girişimini desteklemelidir.

Telaffuzu bile zor olan bu faaliyetlerin uygulanması çok daha zordur. Başarı, hakkaniyet, basiret, cesaret, metanet, sabır ve beceri ile mümkündür.

Ancak sorunu çözen yöneticiler adil idareciler safına dâhil, bizim dualarımız ve fiili gayretlerimiz de onlarla birlikte olacaktır.

Devletimizin yetkili organları ve kamuoyumuz ile paylaşılan ?Çözüm Sürecinin Ulaştığı Aşamada ASDER - ASSAM Raporu? nun hayırlı hizmetlere vesile olmasını dileriz. 10 Nisan 2015

Adnan TANRIVERDİ

Emekli General

ASSAM Ynt. Krl. Bşk.

ASDER Onursal Başkanı

 

 

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn