Miraç Kandili (20 Ağustos 2006)

MİRAÇ KANDİLİ 

Recep ayının 27. gecesi yani bu gece (20 Ağustos 2006) Mi?râc Kandilidir. Miraç ile şereflenen bir peygambere ümmet olabildiğimiz için ne kadar şükretsek azdır. Bu gece İslâm alemi, dünyanın her tarafında, camileri doldurarak Allahü teâlâya dua ve niyazda, Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve seleme salavatta bulunmaktadırlar. Bu gece Müslümanların elleri af ve mağfiret olunma ümit ve duası ile açılmaktadır. 

Miraç; insanlığın kurtuluşu için gönderilen Sevgili Peygamberimizin yaptığı, mukaddes ve manevî bir yolculuktur.

 

Bir çok ilâhî sırrı, hikmet ve bereketi bünyesinde barındıran bu gece, İSRA SURESİNİN ilk ayetinde meâlen şöyle ifade edilmektedir. 

?Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu (Muhammed?i) bir gece Mescid-i Haram?dan etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa?ya (İSRA-gece yürüyüşü ile) götüren (Allah,her türlü noksanlıktan) münezzehtir. Şüphesiz ki Semî (her şeyi işiten) Basîr (hakkıyla gören) ancak O?dur.?

 

İlâhî rahmet ve lütuflarla dolu olan miraç mucizesini, vuku bulduğu zamanda cereyan eden diğer olaylarla birlikte bir daha hatırlayalım.

 

Hicretten bir buçuk yıl kadar önceydi. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi vesellem, önce amcası Ebu Talip?i,  3:5 gün sonrada, yirmi beş yıllık zevcesi Hazreti Hatice?yi kaybetti. Efendimiz Sallallahü ve sellem bu yılı hüzün yılı olarak anardı.

 

Mekke ahalisi imân etmiyor, Müslümanlara çok sıkıntı veriyorlardı. İşkenceye başlamış, işi azdırmışlardı.

Peygamber Efendimiz(sav) Mekke dışına ilk çıkış tecrübelerini  Tâif?e doğru gösterdiler. Tâif Mekke yakınlarında bir yerdi. Yanlarında, azaldı kölesi ve evlatlığı Hârise oğlu Zeyd olduğu halde,  Mekke?ye birkaç konak mesafedeki Tâif?e, orada yaşayan Sakîf oymağına gittiler. Bir ay nasihat ettiler. Hiç kimse imân etmedi. Alay ettiler. İşkence yaptılar. Yuhaladılar. Çocuklarına taşlattılar. Efendimiz (sav) ümitsiz, üzgün, yorgun geri dönerken mübarek bacakları yaralandı. Zeydin (ra) başı kan içinde kaldı. Çok sıcak bir saatte, yol kenarında bitkin bir halde, bir gölgelik altına sığındı ve mübarek ellerini kaldırıp şöyle dua ettiler:

?İlâhi! Kuvvetimin zaafa uğradığını, çaresiz kaldığımı, halk nazarında hor görüldüğümü, ancak sana arz ederim.

Ey merhametlilerin merhametlisi! Herkesin zayıf görüp de  dalına bindiği biçarelerin Rabbi sensin?

İlâhî! Huysuz, yüzsüz bir düşman eline beni düşürmeyecek, hatta hayatımın dizginlerini eline verdiğin akrabadan bir dost bile bırakmayacak  kadar bana merhametlisin?

İlâhî! Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnetlere, belâlara hiç aldırmam. Fakat, senin esirgeyiciliğin bunları göstermeyecek kadar geniştir!..

İlâhî! Gazabına uğramaktan, rızasızlığa duçâr olmaktan, Senin Nur-i Veçhine sığınırım. O nûra ki, bütün karanlıkları parıl parıl parlatır. O nûra ki, dünya ve âhiret işlerinin ıslâhı yalnız ona vabestedir.

İlâhî! Sen razı olasıya kadar, işte affını diliyorum. Bütün Kuvvet, her kudret ancak Sendendir, Yâ Rabbî!? (Tecrid-i Sarih Tercümesi, c. 2, s.614)

 

Hazret-i Aişe (r.a.) bir gün Allah?ın Resulünden soruyor:

?-Ey Allah?ın Resûlü! Hiç Uhud Gazası?ndan daha belâlı bir günün oldu mu??

Kâinatın Efendisi cevap veriyorlar:

?-Vallahi senin kavminden öyle bir cefa çektim ki, Uhut?taki kâfirlerden o kadarını görmedim.?

Ve devam buyuruyorlar:

?-Başımı kaldırdım.Bir bulut üzerime gölge salmıştı. Bulutta Cebrail?i gördüm. Nida edip dedi:

?-Allah, senin onları dine davet ettiğini gördü ve işitti.  Karşılığında sana neler yaptıklarına da şahit oldu. Ne dilersen emretmen için dağlara hükmeden meleği gönderdi.?

Cebrail?in sözlerinden sonra o melek de gelip bana nida etti.

?-Selâm sana, Ey Allah?ın Resulü! Allah sana, kavminin nasıl davrandığını gördü ve beni gönderdi. Ben dağlar meleğiyim. Ne istersen emret! Dilersen onların üzerinde iki dağı kavuşturayım!?

Ben razı olmadım ve meleğe cevap verdim:

-Benim istediğim odur ki, Allah onların kanından, Kendisine Tevhid edecek, Kendisine ibâdet edecek ve ortak koşmayacak nesiller yaratsın? Muradım budur?? (Mevahib-i Ledüniye)

Bir müddet istirahat edip, yaralarını kanlarını sildiler. Mekke?ye yürüdüler. Karanlıkta şehre girdiler. Son birkaç ay Mekke?de çok sıkıntılı geçti. Her taraf düşman idi. Gidecek bir yer yoktu. Doğruca amcası Ebû Talibin kızı Ümm-i Haninin Ebû Talip Mahallesinde bulunan evine geldi.

Ümmi Hani, buyur edip, hürmet ettikten sonra, geç vakit ikram için hazırlıklı olmadığını söyleyince, Efendimiz Sallallahü vesellem. ?yiyecek içecek istemem. Hiç biri gözümde yok. Rabbime ibâdet etmek için bir yer bana yetişir.? Buyurdu.

Ümm-i Hani, Resulullah Sallallahü Teâlâ aleyhi vesellemi içeri alıp, bir hasır, leğen, ibrik verdi.

Resûlullah ?Sallallahü Teâlâ aleyhi ve sellem?  o gün çok incinmişti. Abdest alıp, Rabbine yalvarmaya, af dilemeye, kulların imana gelmesi, saadete kavuşmaları için  duaya başladı. Çok yorgun, aç ve üzüntülü idi. Hasır üzerine uzanıp uyuyuverdi.

 

O anda, Allahü Teâlâ, Cebrail aleyhisselâma:

?-Sevgili Peygamberimi çok üzdüm. Mübârek bedenini, nazik kalbini çok incittim. Bu halde, yine bana yalvarıyor. Benden başka, hiçbir şey düşünmüyor. Git! Habîbimi getir. Cennetimi, Cehennemimi göster. Ona ve onu sevenlere hazırladığım nimetleri görsün. Ona inanmayanlara, sözleri, yazıları ve hareketleri ile Onu incitenlere hazırladığım azapları görsün. Onu ben teselli edeceğim. Onun nazik kalbinin yaralarını ben gidereceğim.? Buyurdu.

Cebrail ?aleyhisselam?, bir anda Resûlullah ?sallallahü  aleyhi ve sellem?in yanına geldi. Onu uyur gördü. Dürtmeğe, uyandırmaya kıyamadı. İnsan şeklinde idi. Mübarek ayağının altını öptü. Bu şekilde Resûlullah?ı uyandırdı. Efendimiz Cebrail aleyhisselâmı hemen tanıdı. Ve:

?Ey Cebrail Kardeşim! Böyle vakitsiz niçin geldin. Yoksa bir hata mı ettim, Rabbimi gücendirdim mi? Bana acı haber mi getirdin.? Buyurdu ve Rabbinin darılacağından çok korktu. Cebrail aleyhisselâm:

?Ey bütün yaratılmışların en üstünü! Ey yaratanın sevgilisi! Ey Peygamberlerin efendisi, iyilikler memba?ı, üstünlükler kaynağı olan şerefli Peygamber! Rabbin sana selâm ediyor. Hiçbir Peygambere, hiçbir mahlûkuna vermediği nimeti sana ihsan ediyor. Seni Kendine davet ediyor. Lütfen kalk. Buyur, gidelim.? Dedi.

Kâ?be yanına geldiler. Orada bir kimse geldi. Göğsünü yardı. Kalbini çıkardı. Zemzem suyu ile yıkadı. Yine yerine koydu. Sonra Cennetten gelen BURAK adındaki beyaz hayvana binip, bir anda Kudüs?te, Mescid-i Aksa?ya geldiler. Cebrail aleyhisselam, kayayı parmağı ile deldi. Burakı oraya bağladı. Geçmiş Peygamberlerden bazısının  ruhları insan şeklinde orada idi. Cemâat ile namaz için  Âdem, Nuh, İbrahim Peygamberlere, imâm olmalarını sıra ile söyledi. Hiç biri kabul etmedi. Özür dilediler. Kusurlu olduklarını söylediler. Cebrâil aleyhisselâm?, Habîbullahı ileri sürdü. ?Sen varken, başkası imâm olamaz? dedi. Namazdan sonra, mescitten çıkıp, bilinmeyen bir mi?râc ile, bir anda, yedi kat gökleri geçtiler. Her gökte bir büyük Peygamberi gördü. Cebrâil ?aleyhisselâm? SİDRE?de kaldı ve kıl kadar ilerlersem, yanar, yok olurum dedi. Sidre?t-ül müntehâ, altıncı gökte bulunan büyük bir ağaçtır.

Resûlullah Sallallahü aleyhi ve sellem, Cenneti, Cehennemi, sayısız şeyleri görüp, REFREF adındaki bir Cennet yaygısı üstünde olarak KÜRSÎ, ARŞ, ve ruh âlemlerini geçip, bilinmeyen, anlaşılamayan, anlatılamayan şekilde, Allahü teâlânın dilediği yüksekliklere ulaştı. Mekânsız, cihetsiz, sıfatsız olarak Allahü teâlâyı gördü. Gözsüz, kulaksız, vasıtasız, ortamsız olarak Rabbi ile konuştu. Hiçbir mahlûkun bilemeyeceği, anlamayacağı nimetlere kavuşup, bir anda, Kudüs?e ve oradan Mekke-i Mükerremeye Ümm-i Hâninin evine geldi. Yattığı yer henüz soğumamış, leğendeki abdest suyunun  hareketi durmamıştı. Efendimizin güvenliği için ev dışında nöbet bekleyen Ümm-i Hâni ?radyallahü Teâlâ anhâ? uyuklamış, bir şeyden haberi olmamıştı.

 

 

MİRAÇ İLE GELEN HEDİYELER:

 

Peygamber Efendimiz, Miraç?ta, Allahü Teâlâ tarafından üç hediye ile mükafatlandırıldı.

  1. Beş vakit namaz farz kılınmıştır. Bu sebeple ?Namaz mü?minin Miracıdır? denilmiştir.
  2. Peygamberimizin ümmetinden şirk koşmayanların büyük günahları mağfiret olunmuştur.
  3. Bakara Suresinin son iki ayeti (Amene?r Rasûlü) indirilmiştir.

 

Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem, Mirac Gecesinin sabahında, beş vakit namazın nasıl farz kılındığını , Mirac kıssasının içinde şöyle  anlatmıştır. Buyurmuşlardır ki:

? Bu gece, Mekke?den Beyt-i Mukaddese gittim. Orada, Enbiyânın ruhlarına imâm  olup; iki rekat namaz kıldım. Oradan Arşın üzerine yükseldim. Allahü Teâlâ ile konuştum. Allahü Teâlâ, ümmetime, bir gün bir gecede elli vakit namaz farz etti. Geri döndüm. Âsumanda, Hazret-i Musa (Aleyhisselâtü vesselâm) ile karşılaştım. Beni geri gönderdi ki, elli vakit namaza ümmetin tâkât getiremez. Allahü Teâlâ?ya teveccüh ettim. On vakit namaz bağışladı.Geri Musa aleyhisselâmın yanına geldim. Henüz çoktur diye beni geri döndürdü. Tekrar Allahü Teâlâ?ya teveccüh ettim. On vakit daha bağışladı. Velhasıl, beş nöbette kırk beş vakit namaz bağışladı. Hazreti Musa Aleyhisselâm yine dön, dedikte, dedim ki, Rabbimden hayâ ederim. Ben bu beş vakitten razıyım, dedim. Allahü Teâlâ?dan nidâ geldi, bu beş vakit,c elli vakte bedeldir. Sonra Beyt-ül-mukaddese gelip, geçe içinde, Mekke?ye geri döndüm.? Buyurdular

 

Bu vesile ile namazın dinimizdeki önemi üzerinde durmak istiyorum. Sözlerin sultanı, Sultanların sözüdür. Namazın ehemmiyeti ile ilgili olarak öncelikle bilmemiz gereken de, Kâinatın ve Alemlerin Sultanı Allah Celle Celâlühü?nün, Kelâmıdır.

 

Yüce Rabbimiz, Kur?an-ı Kerim?de, Fatiha Suresinin hemen arkasından gelen Bakara Suresinin ilk beş ayetinde, hidayet üzere olan ve kurtuluşa eren Takvâ sahiplerinin vasıflarını saymıştır. Meâlen;

?2-İşte bu, o Kitap?tır ki onda şüphe yoktur. Takvâ sahipleri için bir hidayettir.?

?3-Onlar ki, GAYBA inanırlar, NAMAZI hakkıyla edâ ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) SARF ederler.?

?4-Yine onlar ki, sana indirilene (Kur?an?a) ve senden önce indirilenlere (diğer kitaplara) inanırlar. Onlar âhirete de kat?î olarak îmân ederler.?

?5-İşte onlar, Rablerinden bir hidayet üzeredirler ve yine onlar, gerçekten KURTULUŞA erenlerdir.? (Bakara Suresi. 2,3,4,5. Ayetler)

 

Namazla ilgili, bazı ayetler de şöyledir:

  • ?Sizin yârınız ancak Allah?tır, O?nun Peygamberidir ve rükû edici (Allah?ın emirlerine boyun eğici) olarak NAMAZI dosdoğru kılan, ZEKÂTI veren o müminlerdir? ( Maide Suresi:55)
  • ?(Müminler) onlardır ki namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine  RIZIK olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcarlar.? (Enfal Suresi:3)
  • ?Mümin erkekler de, mümin kadınlar da, birbirlerinin velîleri (dostları ve yardımcıları) dır.  Bunlar (insanlara) iyiliği emrederler (onları) kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, NAMAZI dosdoğru kılarlar, ZEKÂTI verirler. ALLAH?a ve RESULÜNE itaat ederler. İşte bunlar varya muhakkak Allah onlara rahmet edecek(acıyacak) tır. Çünkü O azizdir (söz verdiği müjde ve tehditleri yerine getirmekten hiçbir şey ona engel olamaz) hakîm (her şeyi yerli yerinde, hikmetle yapan) dır.? (Tevbe Suresi: 71)
  • ?O kimseler (Öyle müminler) ki NAMAZI dosdoğru kılarlar, ZEKÂTI verirler. Onlar ahirete inanların da ta kendileridir.? (Neml Suresi: 3)
  • ?Elif, lâm, mim. İşte bunlar, Hakîm (asla hatası, yanlışı bulunmayan) kitabın ayetleridir. Muhsinler için bir hidayet ve rahmettir. O Muhsinler ki NAMAZI ikâme eder (dosdoğru kılar) lar ve ZEKÂTI verirler, ve onlar ahirete yakînen (şüphesiz) inananların ta kendileridir. İşte onlar Rab?lerinden bir hidayet üzeredirler ve işte felâh (kurtuluş) a erenler de, ancak onlardır.?(Lokman Suresi:1:5)
  • ?Muhakkak ki müminler felâha ermişler (korkularından emin, umduklarına nail olmuşlar) dır. O miminler ki, NAMAZLARINDA huşu ediciler (Kalpleri Allah korkusu ile dolu bütün uzuvları sakin ve mutmaindir, yerli ve yerindedir). Ve onlar boş (lâkırtılardan ve faydasız) şeylerden yüz çeviricidirler. Ve onlar ZEKÂT (vazife) lerini yapıcılardır.? (Müminun Suresi: 1-4)
  • ?Ve o müminler ki, onlar NAMAZLARINI muhafaza ederler (vakti vaktince devamlı huşu?la kılarlar)? (Müminun Suresi: 9)
  • ?Şüphe yok ki: İnsan harîs (hırsına düşkün ve sabrı kıt) olarak yaratılmıştır. Ona şer (zarar, fakirlik) dokunduğunda çok feryat edicidir. Ona hayır dokunduğunda (zenginlik ulaştığı) zaman da, çok cimridir. NAMAZ kılanlar müstesna. Onlar ki, NAMAZLARINA devam ediciler, onların mallarında dilenci ve mahrumlar (ihtiyaç sahipleri) için belli bir hak vardır. Ve onlar ki, NAMAZLARINI muhafaza ederler.? (Meâriç Suresi:19:24,34)
  • ?Muhakkak o kimseler ki, Allah?ın Kitabını daima okurlar ve NAMAZI dosdoğru kılarlar ve bizim kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve aşikâr İNFAK ederler. (İşte onlar) hiç zeval bulmayacak (ellerinden çıkmayacak) bir kazanç umabilirler.? (Fâtır Suresi:29)

 

 

Namaz, Allahü Teâlâ?ya ve Resulüne îmândan sonra, bütün amel ve ibâdetlerden daha üstün bir ibâdettir. Peygamberimiz Sallallahü aleyhi vesellem bir hadisi şerifinde buyurdular ki:

?Ey ümmet ve Ashabım! Edâsına tamamıyla riayet edilen namaz, (Yani farzlarına, vaciplerine, sünnetlerine, müstehaplarına ve tadili erkana riayet edilerek kılınan namaz)

  • Allahü Teâlâ?nın beğendiği bütün amellerin en üstünüdür.
  • Peygamberlerin sünnetidir,
  • Meleklerin sevdiğidir,
  • Ma?rifetin, yerin ve göklerin nûrudur,
  • Bedenin kuvvetidir,
  • Rızkların berekâtıdır,
  • Duânın kabulüne vesîledir,
  • Melek-ül-mevte (yani ölüm meleğine), şefaatçidir,
  • Kabirde ışık, Münker ve Nekire cevaptır,
  • Kıyamet gününde üzerine gölgedir,
  • Cehennem ateşiyle kendi arasında siperdir,
  • Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçiricidir,
  • Cennetin anahtarıdır,
  • Cennette başının tacıdır,
  • Allahü Teâlâ, mü?minlere namâzdan daha önemli bir şey vermemiştir. Eğer namazdan daha üstün bir ibadet olsaydı, en önce mü?minlere onu verirdi. Zira meleklerin kimi devamlı kıyamda, kimi rüku?da, kimi secdede, kimi de teşehhüttedir. Bunların hepsini bir rekat namazda toplayıp, mü?minlere hediye verdi.
  • Zira namaz, îmânın başı, dinin direği, İslâmın kavli (sözü) ve mü?minlerin miracıdır,
  • Göğün nuru ve cehennemden kurtarıcıdır.? Buyurdular

 

Vaktinde kılınan, tadili erkâna riayet edilen ve şartları yerine getirilerek eda edilen namaz mü?mine dünya değerleri ile ölçülemeyecek derecede büyük faziletler kazandırırken, vaktinde kılınmayan namazlar da aynı derecede büyük sorumluluklar getirmektedir.

Peygamber Efendimiz Sallallahü vesellem buyuruyorlar ki:

  • ?Bir namazı vaktinde kılmayarak kazaya bırakıp, eda etmezden önce vefat eden kimsenin mezarına, Cehennemden 70 pencere açılıp, kıyamete kadar azap çeker?
  • ?Bir kimse bir namazı, bile bile öbür namaza birleştirirse 80 hukbe Cehennemde yanacaktır.? Buyurmuştur. (Bir hukbe80 ahiret senesidir. Ahiretin bir günü 1000 dünya senesidir. 365x1000x80x80=2.336.00.000 dünya senesi eder.)
  • ?Namaz kılmayanlar, kıyamet günü, Allahü teâlâyı kızgın olarak bulacaklardır.?
  • ?Mü?min ile kâfiri ayıran fark, namazdır.?

 

İslâm alimleri ve Mezhep imâmları, son okuduğum hadisi şerif nedeniyle namazın imândan bir cüz olup olmadığı konusunda ittifak edememişlerdir.

 

  • (Hanbelî Mezhebinde, bir namazı özürsüz kılmayan, mürted gibi katl olunur. Yıkanmaz, kefenlenmez ve namazı kılınmaz. Müslümanların mezarlığına gömülmez ve mezarı belli edilmez. Dağda bir çukura konur.
  • Şâfi?î Mezhebinde, namaz kılmayan kimse mürted olmaz ise de, cezası katl dir.
  • Mâlikî Mezhebinin hükümleri, Şâfi?î Mezhebinin aynıdır.
  • Hanefî Mezhebinde, namaz kılmayan , namaza başlayıncaya kadar haps olunur veya kan çıkıncaya kadar dövülür.)

 Miraç Gecesinde hediye edilen 5 vakit namazın mü'minin dünya ve ahiret hayatındaki yeri hakkındaki Ayei Kerime ve Hadisi Şeriflere burada son vermek istiyorum.

 

BAKARA SURETSİNİN SON İKİ AYETİ :

 

Miraç?ta Peygamber Efendimiz Sallallahü aleyhi ve selleme, ümmeti için hediye edilen bir diğer müjde de Bakara suresinin son iki ayetidir. Biraz da bu ayetler üzerinde durmak istiyorum. Ancak, son iki ayeti zikretmeden, Amene-r Resûlü?den önceki ayet-i Kerimenin mealini hatırlamalıyız:

 

?Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah?ındır. İçinizde olanı açıklasanız da onu gizleseniz de, Allah sizi onunla hesaba çeker. Bunun üzerine (O) dilediği kimseyi (kendi lütfundan) bağışlar, dilediği kimseye de (hak ettiği için) azab eder. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.? (Bakara Suresi, Ayet 284)

Sahih-i Müslim?de geçen bir rivayete göre,: ?İçinizde olanı açıklasanız da, onu gizleseniz de, Allah sizi onunla hesaba çeker?  meâlindeki ayet nazil olduğunda Sahâbe-i Kirâm (radyallahü anhüm ecmain) ciddi bir endişeye düştüler. Huzur-u saadete gelip, ?Yâ Rasûlallah! Namaz, oruç gibi takatimizin yettiği ibâdetlerle mükellef tutulduk. Hâlbuki şimdi bu ayet indi. Fakat bizim buna takatimiz yetmeyecek!? dediklerinde Resûl-i Ekrem(asm) ?Siz de evvelki ümmetlerin dediği gibi: ?işittik ve isyan ettik mi diyeceksiniz? Siz: ?İşittik ve itâat ettik; Rabbimiz! Mağfiretini dileriz; dönüş sanadır!? deyin!? buyurdu.

Ashab-ı Kiram (radyallahü anhüm ecmain) da bunu tekrara başladılar. Bunu okudukça dilleri yumuşadı, kalpleri sükûnet buldu. Bunun ardından Amene-r resûlü ayeti kerimesi nazil oldu. Böyle teslimiyetle dua ve niyaza devam ettiklerinden bir müddet sonra : ?Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz? meâlindeki âyet-i kerîme nâzil oldu ve Bakara suresinin 284. ayetinin hükmü kaldırıldı.

Miraç Gecesinde vasıtasız olarak vahy olunan, Bakara Suresinin son iki âyetinin meâli şöyledir:

?Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene imân etti, mü?minler de! Hepsi Allah?a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine: ?Peygamberlerinin hiç birinin  arasında ayırım yapmayız? diye îmân ettiler ve şöyle dediler: ?İşittik ve itaat ettik! Rabbimiz! Mağfiretini dileriz; dönüş(ümüz) ancak sanadır!? (Bakara Suresi Ayet 285)

?Allah kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz. Kazandığı (iyilik) kendi lehine, işlediği (kötülük) de kendi aleyhinedir.

(Ey mü?minler şöyle dua ediniz:)

Rabbimiz! Eğer unutursak veya hata edersek, bizi mes?ûl tutma!

Rabbimiz!Bizden öncekilere yüklediğin gibi,  bize de ağır bir yük yükleme!

Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyleri de yükleme!

Bizi affeyle, bizi bağışla ve bize merhamet buyur! Sen bizim Mevlâ?mızsın; artık kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!? (Bakara Suresi Ayet 286)

 

(Bizden evvel İsrail Oğullarına yüklenen ağır teklifler;

  • Tövbelerinin  kabulü için kendilerini öldürmeleri,
  • Günah işleyen uzuvlarını kesmeleri,
  • Elbiselerinin pislenen yerlerini kesmelerinin emredilmesi  gibi ağır yüklerdir.)

(Muhammet Aleyhisselâmın ümmetinden kaldırılan zorluklar:

 Benî İsrail?in:

  • Sudan başka bir şeyle temizlenmemeleri,
  • Günde ve gecede 50 vakit namaz kılmaları,
  • Mescitten başka yerde namazlarının kabul edilmemesi,
  • Oruç tutan kişinin uyuduktan sonra yemek yemesinin haram  olması,
  • Günahlarından dolayı bazı rızıkların kendilerine haram oluşu,
  • Mallarının dörtte birinin zekat olarak verilmesi,
  • Gece işlenen günahın sabahleyin kapıda yazılması,

Ve daha nice zorluklar da bu ümmetten kaldırılmıştır.)

 

BU AYETLERİN FAZİLETLERİ:

 

Bakara Suresinin son iki ayetinin faziletleri hakkında Peygamber Efendimiz sallallahü ve sellem şunları buyurmuştur:

?Her kim bir gecede El Bakara Suresinin  sonundan iki ayeti okursa, artık o iki ayet ona o gece (ibâdet etmek ve o gece afetlerden ve şeytan şerlerinden emin olmak üzere) kifayet eder? buyurdu.

?Şüphesiz Allah (-u Teâlâ) gökleri ve yeri yaratmadan iki bin yıl önce bir kitap yazdı ve o kitaptan iki ayet indirerek Bakara Suresini bu iki ayetle bitirdi. Bu iki ayet, bir evde üç gece okunursa şeytan o eve yaklaşamaz.?

?Sure-i Bakara?nın sonundaki iki ayeti okuyun; zira Rabbim Azze ve Celle onları bana Arşı (Alâ) nın altında verdi.?

?İki âyet vardır ki onlar kur?andır. Onlar şifa verirler, onlar Allah Teâlâ?nın sevdiği iki şeylerdir. Onlar Bakara?nın sonundaki iki ayettir.? Buyurdular.

 

Cibrîl-i Emin, Allahü Teâlâ?nın dilediği kadar meleklerle beraber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve selleme gelerek, Amene- r Resulü?yü  okudu ve her duanın peşine: ?Bu senindir? (duan kabul edilmiştir) buyurdu.

 

Bu ayetler indiğinde, Cibril-i Emin, Efendimiz sallallahü aleyhi ve selleme okurken, Efendimiz ?Amin Ya Rabbel âlemin? derdi.

 

Allahü Teâlâ bu iki ayette, mü?minlere Rablerine nasıl dua edeceklerini öğretiyor. Peygamber efendimiz, bu ayetlerin faziletlerini bildiriyor. Müslümanlar da bu ayetleri, ilk ezberlediği ayetler arasına katıyorlar,  yatsı namazlarından sonra, camilerde ve evlerinde okuyorlar. Rabbim cümlemizi, bu nur ayetlerin faziletinden istifade eden; büyük ve küçük günahları af ve mağfiret edilenler zümresine dahil buyursun.

 

BU MÜBAREK  GÜNÜN GECE VE GÜNDÜZÜNDE NE YAPALIM:

Allahü Teâlâ mü?min Kullarını çok sevdiği, onlara çok acıdığı ve merhamet ettiği için, bazı mekânları diğerlerine nazaran, bazı zamanları da başka zamanlara nazaran daha mübarek kılmıştır. İşte, Peygamber Efendimizin büyük mucizelerinden birinin vuku bulduğu bu Miraç gecesi de bu mübarek gecelerden biridir. Bu gecenin feyz ve bereketinden istifade etmek için gecemizi ve gündüzümüzü değerlendirmeliyiz. Fırsat bilmeliyiz.

  • Böyle mübarek günlerin gecelerini ibâdetle, gündüzlerini oruçla geçirmeliyiz.
  • Hayatımızın bir muhasebesini yaparak, hata ve günahlarımızdan dolayı üzüntü ve pişmanlıklarımızı hatırlayıp, tevbe istiğfar etmeliyiz. Özellikle bu gecelere hürmeten, günahlardan ve haramlardan sakınmalıyız.
  •  Anne, baba, akraba, Eş ve dostlarımızı arayıp, gönüllerini hoş etmeliyiz. Kırgınlık  ve dargınlıkların ortadan kaldırılması için fırsat bilmeliyiz.
  • Allahü Teâlâ?nın namazdan daha çok sevdiği bir ibâdet yoktur. O halde,  bu gece, farz namazlarımızdan başka da namaz kılmalıyız. Kazaya kalmış namazı olanlar; gücü yettiği kadar, bir vakit, bir gün veya birkaç günlük kaza namazı kılmalıdır. Eğer kaza namazımız yoksa, nafile namaz kılınabilir. Kaza namazı bulunmayanlar, 12 rekat HACET namazı kılabilirler. Bu namaz; her rekatta, Fatiha suresinden sonra 10 ihlâsı Şerif okunmak ve iki rekatta bir selam verilmek suretiyle kılınır.  

      Namazdan Sonra:

  • 4 Fatiha-ı Şerife
  • 100 defa ?Sübhâne?llâhi ve?l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe ille?llâhü vallahü ekber. Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyi?l azıym? tesbihi,
  • 100 defa ?Estağriru?llâhe?l azıym ve etûbü ileyk?
  • 100 defa da salevat-ı şerife okunur.

Hacet namazı 12 rekat yerine yüz rekat da kılınabilir.

  • Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem: ?Kuran (-ı Azimü?ş-şan) Allah (-ü Tealây)a göklerden ve yerlerden ve içindekilerden daha  sevgilidir.? Buyurdu.  O halde namazdan vakit bulduğumuzda, biliyorsak yüzünden, bilmiyorsak ezberimizde olan surelerden olmak üzere Kur?an-ı Kerim okumalıyız. Amene-r Resûlü suresini hem kuran hem de dua niyetiyle okuyup rabbimize niyaz edelim. Üç ihlâs-ı Şerif okumak bir hatim yerine geçer. Çokça İhlâs-ı şerif okuyalım.
  • Allahü Teâlâ , ahirette, mizanda, her kefesi dünya büyüklüğünde olan terazinin bir kefesini, dilerse mü?min kulunun bir ?lâ ilâhe illallah? sözüyle doldurabileceğini vaat ediyor. O halde çokça kelimey-i tevhidi tekrarlayalım.
  • Kendimiz için, aile efradımız için, yakınlarımız için, Müslüman Milletimiz için, İslâm alemi için ve hasetsen zulüm altındaki mü?min kardeşlerimiz için çokça dua edelim.
  • Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, ?ahirette bütün insanlar pişman olacaklardır. Kâfirler iman etmedikleri için, mü?minler de daha fazla ibadet etmedikleri için? buyurmuşlardır. Allahü Teâlâ bir ayeti kerimesinde, ?İnsanları çoğu gaflettedir? buyurmuştur. Ömür biticidir. Ahiret hayatı ebedidir. Ebediyetin yanında, milyon sene de olsa dünya hayatı sıfır gibi kalır.   Bu mübarek günler bizi:

*Yaradılış gayemizi yeniden düşünmeye,

*Hayatımızın sonunda ulaşacağımız esas ve ana hedefimizi doğru tespit etmeye, (Mü?minin dünyadaki, ana ve son hedefi Cenneti kazanmak olmalıdır.)

*Hata ve yanlışlarımızı terk ederek, hayatımıza güzel ve yeni bir başlangıç yapmaya sevk etmelidir.

?İşittik ve itaat ettik! Rabbimiz! Mağfiretini dileriz; dönüş(ümüz) ancak sanadır!?

Rabbimiz! Eğer unutursak veya hata edersek, bizi mes?ûl tutma!

Rabbimiz!Bizden öncekilere yüklediğin gibi,  bize de ağır bir yük yükleme!

Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyleri de yükleme!

Bizi affeyle, bizi bağışla ve bize merhamet buyur! Sen bizim Mevlâ?mızsın; artık kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!? (Bakara Suresi Ayet 286)

Adnan Tanrıverdi

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn