Darbe Davalarındaki Gelişmeler ve Beklentilerimiz (14 Nisan 2015)

Kategori: Asker-Siyaset İlişkisi
Pazartesi, 20 Nisan 2015 16:09 tarihinde oluşturuldu

ÖZLEMİMİZ;

ADİL YÖNETİM

TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ YARGI

(14 Nisan 2015) 

DARBE DAVALARINDAKİ GELİŞMELER

Balyoz Davası:

İstanbul Anadolu Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesinde, Yargıtay 9. Ceza Dairesince mahkûmiyetleri onaylanmış olarak kendisine gelmiş olan ?Balyoz Planı?[1] davası ile ilgili 236 sanığın duruşması 31 Mart 2015 tarihinde, mahkûmiyet kararları bozulmuş olarak kendisine gelmiş olan 63 zanlının duruşmaları da 07 Nisan 2015 tarihinde yapılmıştır.

Duruşmalarda mütalaasını veren Cumhuriyet Savcısı tarafından her iki duruşmada da, dosyadaki dijital verilerin delil vasfına sahip olmadığı bu nedenle de sanıklarla suça konu dijital veriler arasında bağ kurulmasının mümkün olmadığı kanaatine varıldığı belirtilerek ?Balyoz Planı? sanıklarının tamamının beratı istenmiştir.

Mahkeme heyeti her iki duruşmada sanıkları dinledikten sonra açıkladığı kararında önce, kapatılan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi?nin 2 Mayıs 2013 tarihli mahkûmiyet hükmünün iptal edildiğini belirtmiş, sonra da sanıklara yüklenen?Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs suçunun?  sabit olmadığının anlaşıldığını belirtilerek ?Balyoz Davası? sanıklarının tamamı hakkında beraat kararı vermiştir.

Bir tarafta Yargıtay 9. Dairesinin de onayladığı 10. Ağır Ceza Mahkemesinin mahkûmiyet kararı, diğer tarafta 4. Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararı.

Türk adalet sisteminin iki ayrı mahkemesi ve taban tabana zıt iki ayrı kararı, birisi deliller yeterli derken diğeri yetersiz olduğunu belirtmektedir.

Kamuoyunun kafası karışık, kararı ile adalette isabet eden Mahkeme hangisi acaba? Mahkûmiyet kararı veren Mahkeme mi?

Yoksa beraat kararı veren Mahkeme mi isabet etti?

 

Özel yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesinin kabul ettiği İddianamede belirtilen belge, bilgi ve değerlendirmeler tanıdık gelmişti. İnanmıştık. Darbeciler tam da böyle yaparlar demiştik.

Şimdi sahte deliller ortaya çıktı diyorlar. Dosyadaki dijital verilerin delil vasfına sahip olmadığını söylüyorlar. Sanıklarla suça konu dijital veriler arasında bağ kurulmasının mümkün olmadığını savunuyorlar.

Dosyada bulunan 19 adet CD, Özel yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen TUBİTAK?tan iki, 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafında görevlendirilen ve askerlerden oluşan dört bilirkişi heyeti ve Emniyet Genel Müdürlüğü Uzmanlarının ayrı ayrı hazırladıkları raporlar dikkate alınırken; 4. Ağır Ceza Mahkemesi kararına sanık ve müdafilerin talebi ile oluşan bilirkişilerin hazırladığı raporları dayanak yapmıştır. 10. Ağır Ceza mahkemesi, Resmi organlar tarafından teşkil ettirilen 6 ayrı bilirkişi heyetinin raporuna itibar ederken, 4. Ağır Ceza mahkemesi sanık ve müdafilerinin teşkil ettirdiği bilirkişilerin raporlarını esas almıştır.

Öte taraftan; CMK ?nun 250. Maddesi ile yetkilendirilen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 2010/420 Sayılı İddianamede 12 Eylül 1980 Darbesinin ?Bayrak Harekât Planı?ndan Balyoz harekât ve buna ekli Suga, Oraj, Sakal, Çarşaf Eylem Planlarına kadar uzanan geniş bir zaman dilimine ait olaylar ve askeri müdahalelere ait 50 klasör belgeden ve içeriğinden bahsediliyor.

4. Ağır Ceza mahkemesinin gerekçeli kararını görmeden beraat kararının dayanaklarını anlamak mümkün değildir.

Pekiyi dava sonuçlandı mı?

Kararların temyiz edilme imkân ve ihtimali var mıdır?

Karar, Davanın müdahilleri, davanın savcısı ve İstanbul Anadolu Adliyesi başsavcısı tarafından temyiz edilebilir.

Davanın Savcısının, delil vasfına sahip olmayan dijital verilerle sanıklar arasında bağ kurulmasının mümkün olmadığını belirttiğine ve davacı müdahillerin müdahillikleri de 4. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmediğine göre, berat kararı ancak İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısı tarafından Yargıtay?a taşınabilecektir.

Başsavcı böyle bir irade serdedecekse, 4. Ağır Ceza mahkemesinin Gerekçeli Kararını beklemesi gerekmekte, gerekçeli karar verilinceye kadar kararın kesinleşmesinin engellenmesi için de Mahkemeye kararın açıklanmasını takip eden 7 gün içinde ?Süre tutum? müracaatında bulunması gerekmektedir.

İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısı,  ?Balyoz Planı? davasındaki kararı için 4. Ağır Ceza Mahkemesine ?süre tutum? müracaatında bulunmuş ise, dava henüz sonuçlanmış sayılmayacağından, itiraz edilen hususlarda Yargıtay kararı belirleyici olacaktır.

Yani yargımızın farklı mahkeme ve heyetlerince aynı deliller ve kişilerle ilgili bir Yargıtay onaylı mahkûmiyet, bir de henüz Yargıtay?a intikal etmeyen berat kararı çıktı.  

İçinde bulunduğumuz garip durum, Yargımıza dönüp ?Bu Son Kararınız mı?? diye sorma hakkını bize vermektedir.

Türk Toplumu olarak üzerinde durmamız gereken husus, masum insanlar kesin olarak suçlu konumuna sokulmamalı, cezalandırılmamalı ve mağdur edilmemelidir. Adaletin çekici sadece gerçek suçlular üzerine inmelidir. Kuruların yanında yaşlar yakılmasın, ama yaşlar var diye kurular da cezasız kalmasın.

Balyoz Davasında darbe planlayanların yanı sıra görevi icabı seminere katılan, darbe organizasyonu içinde bulunmayan masum askerler de vardır.  Bu davanın görüldüğü iki mahkemenin de bu ayırımı yapacak hassasiyeti gösterdiğini söylemek mümkün değildir. Her iki Mahkeme de toptancı davranmıştır. Biri tamamı suçlu derken diğeri tamamı masum demiştir. Yani her iki kararda da ?HAKKIN ADALETİ? tecelli ettirilememiştir.

DİĞER DARBE DAVALARINDAKİ GELİŞMELER

Son kararın verildiği zamandaki gelişmeleri incelediğimizde yargımız açısından bizi endişeye sevk edecek olaylar cereyan etmiştir.

Kozmik Oda Soruşturması

Kozmik Oda Soruşturması olarak bilinen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç?a suikast davası ile ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 09 Mart 2015 tarihinde takipsizlik kararı verilmiştir. Hemen akabinde HSYK 3. Dairesi de, 19 Mart 2015 tarihinde Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığında arama talep eden soruşturmanın eski savcısı ile arama kararı veren mahkeme üyeleri hakkında inceleme yapılmasına karar verdiği açıklanmıştır.

Genelkurmay Başkanlığı da yaptığı resmi açıklamada TSK? ya ait bilgi ve belgelerin yetkisiz kişilerin eline geçmesine sebebiyet verenler hakkında adli yollara başvurulacağını duyurmuştur.

Poyrazköy Davası

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 85 sanıklı ?Amirallere Suikast? ve ?Kafes Davası? ile de birleştirilen ?Poyrazköy Davası?[1] sanıkları, 2010 yılında ?Poyrazköy Cephaneliğinin yerini ihbar ettikleri? ve ?asılsız ihbarda bulunduklarını? iddia ederek bazı askerler hakkında suç duyurusunda bulunmuşlardı. Haklarında imzasız mektuplarla suç duyurusunda bulunulan bu askerlere, Genelkurmay Askeri savcılığınca Mart 2015 ayı içinde ifade vermek üzere davetiye gönderilmiştir. 2012 yılında aynı gerekçe ile haklarında açılan davanın beraatla sonuçlanmasına rağmen aynı kişilerin askeri savcılık tarafından yeniden ifadelerine başvurulması, Genelkurmay Başkanlığının, henüz kararı verilmemiş olan ?Poyrazköy Darbe Davası?  ile de yakından ilgilendiği izlenimini vermektedir.

Bulut Projesi Davası

Hava Kuvvetleri mensubu bir kısım subay ve astsubay, 1986-1992 yılları arasında, Etimesgut/Ankara Disiplin Ceza Evinde, İslâmi inançlarından dolayı ?Bulut? adı verilen bir proje kapsamında işkenceye tabi tutulmuş ve bunlardan 160 kadarı 28 Şubat 1997?ye uzanan bir süreç içinde idari işlemlerle TSK?den re?sen emekli edilmişlerdir

6191 Sayılı Kanunun kabulünü müteakip, işkenceye maruz bırakıldıklarını iddia edenlerden, re?sen emekli 27 subay ve astsubay tarafından ?Bulut Projesi? ve sebep olanlar hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, Dosya aidiyeti nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı Askeri savcılığına ve oradan da Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığına intikal ettirilmiştir.

HavaKuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından 2011 tarihinde ?Görevsizlik Kararı?[2], akabinde, davanın taşındığı Ankara Batı Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da 25 Mart 2015 tarihinde ?Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı? [3] )verilmiştir.

Son bir ay içinde sonuçlanan bu davaya konu olan 160 askerin mağduriyetinin giderilmesi için Genelkurmay Başkanlığının idari bir tedbiri olmamıştır.

Merhum Savcı Mehmet Selim Kiraz?ın Şehit Edilmesi

Balyoz Davasında Beraat Kararının verildiği 31 Mart 2015 tarihinde, İstanbul Çağlayan Adliyesi savcılarından merhum Mehmet Selim Kiraz, odasında ve görevi başında DHKP-C örgüt üyesi oldukları açıklanan iki terörist tarafından şehit edilmiştir. Mütedeyyin bir insan olarak tanınan merhum savcının şehit edilmesinin arkasında basına yansıyan sebeplerin dışında başka hangi sebeplerin olduğu merak konusu olmuştur.

Soruşturma sırasında bazı mihraklar rahatsız mı edilmiştir?

Merhum savcımızın emsallerine verilmiş bir gözdağı mıdır?

Suikastın darbe davaları ile ilgili yoğun gelişmelerin olduğu dönemde yapılması bir rastlantı mıdır?

Soruları cevap beklemektedir.

GENELKURMAY BAŞKANLIĞININ AÇIKLAMALARI

Kozmik Oda Davası Kararından Sonra Gnkur. Bşk.lığınca Yapılan Duyuru;

13 Mart 2015 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı WEB Sitesinden yaptığı 12 maddelik duyuruda, Kamuoyunda ?Kozmik Oda Davası? olarak bilinen ?Bülent Arınç?a Suikast? davası ile ilgili olarak soruşturma safhasında cereyan eden gelişmeler hakkında ayrıntılı açıklamada bulunduktan sonra; ?Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu soruşturma ile ilgili verilen kararın Genelkurmay Başkanlığına ulaşmasını müteakip, gerekli inceleme ve değerlendirmelerin yapılacağını, mahkeme kararı gereği Cumhuriyet Savcılığına teslim edilmiş imaj içeriğindeki TSK ?ya ait bilgi ve belgelerin mevzuata aykırı şekilde yetkisiz kişilerin eline geçmesine sebebiyet verenler hakkında adli yollara başvurulacağını? bildirmiştir.

Balyoz Davasında verilen Beraat Kararından sonra Gnkur Bşk.lığınca yapılan duyuru;

01 Nisan 2015 tarihinde WEB Sitesinden yaptığı duyuru ile Genelkurmay Başkanlığı, ?Balyoz Davasında? sahte delillerin ortaya çıktığını, davanın bekledikleri gibi beraatla sonuçlandığını, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde davanın hakkaniyete uygun neticelendiğini, dava ile ilgili yaptıkları suç duyurularının etkili ve süratli soruşturularak sebep olanların cezalandırılmasını beklediklerini açıklamıştır.

Adil olması gereken sadece yargı mıdır? Siyasi yetki sahiplerinin yanı sıra asker ve sivil bürokrasi mensubu idareciler de adil olmak zorundadır. İdeolojileri onları tarafgir davranmaya götürmemelidir.

Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz Sanıklarının beraat etmeleri ile adaletin tecelli ettiğini ve bu davada mağduriyetlere sebep olanların yargı önüne getirilmesi gerektiğini deklare ederken, geçmiş dönemde yargısız olarak Silahlı Kuvvetlerden çıkarılan ve uğradıkları haksızlıkların bir kısmı 6191 Sayılı Yasa ile giderilen mensuplarına ve mağduriyetleri devam eden idari işlemlerin muhataplarına sahip çıkmamıştır.

Genelkurmay Başkanlığının Son Duyurusu;

Genelkurmay Başkanlığının WEB Sitesinde 13 Nisan 2015 tarihinde kamuoyuna duyurulan?Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı emekli ve muvazzaf personeli ile ilgili olarak yürütülen soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde, her zaman olduğu gibi bugün de hukuka ve yargı bağımsızlığına saygı çerçevesinde hareket edilmesine büyük bir hassasiyet gösterildiği; yargı'da devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturmaların takibine devam edilmekte olduğu, yasalar çerçevesinde TSK personelinin kişilik haklarının korunması yönündeki gayretlerin sürdürülmekte olduğu?[4] yönündeki açıklamasının hangi sebebe dayandığı da ayrı bir merak konusu olmuştur.

SONUÇ

Balyoz davası, ?Cebir ve şiddet kullanarak T.C. Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs etmek? suçundan yargılanan 236 muvazzaf ve emekli TSK personeli hakkında yerel mahkemede verilen beraat kararı ile sonuçlanmıştır. Ancak Yargıtay?a intikali söz konusudur.

Ergenekon Davası 05 Ağustos 2013 tarihinde sonuçlanmıştır. İstanbul 13. Ağır ceza Mahkemesince, en ağırları ?Ergenekon Silahlı Terör Örgütü kurucusu ve üyesi olmak?, ?Cebir ve şiddet kullanarak T.C. Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs etmek? ve ?T.C. Hükümetine karşı halkı silahlı isyana tahrik etmek? olmak üzere 12 ayrı suçtan, 254 muvazzaf ve emekli TSK personeli ile sivil kişiler hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş, ancak temyiz edilen davanın Yargıtay?daki incelemesi devam etmektedir.

Poyrazköy ile ilgili olarak 85 muvazzaf ve emekli TSK personeli hakkındaki dava,   İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam etmektedir.

28 Şubat BÇG Davasında, darbeninancak üçüncü dereceden sorumluları olabilecek 103 muvazzaf ve emekli TSK personelinin, ?Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebir ve şiddet yoluyla devirmeye iştirak? suçundan, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılanmaları devam etmektedir. Darbenin esas sorumluları hakkındaki soruşturma ise henüz tamamlanmamıştır.

678 muvazzaf ve emekli TSK personelinin yargılandığı yukarıdaki dört büyük dava devam etmektedir.

Genelkurmay Başkanlığı son bir buçuk ay içinde resmi WEB Sitesinden yaptığı üç ayrı duyuru ile Darbe Yargılamaları hakkındaki düşüncelerini Kamuoyu ile paylaşmıştır.

Genelkurmay Başkanlığı, duyurularında kullandığı üslup ile 28 Şubat 1997 sürecinde ve sonrasında, hiçbir Silahlı Kuvvet mensubunun hiçbir darbe hazırlığı ve teşebbüsü içinde bulunmadığına inandığını ima etmektedir.

Yargı da, Darbe Davalarının yargı içindeki paralel Cemaat mensuplarının KUMPASI imiş izlenimi vererek,  Genelkurmay Başkanlığının inancını destekler şekilde toptancı davranmaktadır.

Son gelişmeler, 28 Şubat Sürecinde Genelkurmay Başkanlığınca Yüksek Yargı Mensuplarına verilen brifingleri, Yargıtay Başsavcısı tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan parti kapatma başvurularını, Anayasa Mahkemesinde görülen iktidar Partisini kapatma ve TBMM Kararlarını iptal etme eylemlerini hatırlatmaktadır.

Darbe Davaları ile ilgili son gelişmeler, Devlet kurumları içindeki Cemaat uzantısı paralel yapı tasfiye edilirken, geçmişte Devlete ve Millete çok büyük zararı dokunmuş olan Gnkur.-Yargı merkezli yeni bir paralel yapılanma tehlikesi ile mi karşı karşıyız? Sorusunu aklımıza getirmektedir.

İSTİYORUZ VE BEKLİYORUZ!

Yeni bir vesayet sistemine dönmek istemiyoruz.

Devletin hiçbir kurumunun milletin iradesi ile iş başına gelen TBMM ve T.C. Hükümetinin kontrolü dışına çıkmasını istemiyoruz.

Hiçbir paralel yapılanmaya müsaade edilmemesini istiyoruz.

Siyasi ve Bürokratik makamların sahiplerinin adil yöneticiler safında olmasını istiyoruz.

Tarafsız ve bağımsız yargı istiyoruz.

Yargının Devlet veya bir zümre adına değil, Millet adına yargılama yapmasını istiyoruz.

Yargımızdan ve yöneticilerimizden haksızlıklara mani olmalarını, hak ihlallerinde hakkı sahibine teslim etmelerini ve HAKKIN ADALETİNİ sağlamalarını bekliyoruz. 14 Nisan 2015

Adnan Tanrıverdi

ASSAM Ynt. Krl. ve

ASDER Onursal Bşk.


[1]  Poyrazköy Keçilik mevkisinde 21 Nisan 2009 tarihinde başlatılan kazılara  28 Nisan 2009'a kadar devam edilmiş, kazılarda 15'i dolu 21 lav silahı, 14 el  bombası, 24 el bombası fünyesi, 450 gram C3 patlayıcı madde, 7 adet hakem  bombası, 3 adet gösteri bombası, 5 bubi tuzağı, 2 kullanılmış bubi tuzağı, 23  işaret fişeği, 45 sis bombası, 15 aydınlatma fişeği, 30 metre uzunluğunda  infilaklı fitil (korteks), 38 metre uzunluğunda saniyeli fitil, 3 bin 17 adet  çeşitli çapta fişek ve 1 adet siyah renkli kamuflaj kremi tüpü ele geçirilmişti.

[2]   Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığının 05.10.2011 tarih, 2010/817 evrak, 2011/256 esas ve 2011/51 Karar numaralı Görevsizlik Kararı

[3]  Ankara Batı Cumhuriyet başsavcılığının 25 Mart 2015 tarih, 2015/3395 soruşturma ve 2015/5958 karar numaralı ?Kovuşturmaya Yer Olmadığı? Kararı 

[4]  Genelkurmay Başkanlığının 13 Nisan 2015 tarih ve BA-15/15 numaralı basın açıklaması, 



[1]  Yargıtay 9. Ceza Dairesi Gerekçeli Kararındaki Değerlendirme Maddesi: ?..İmza Bloğunda Orgeneral Çetin Doğanın adının yazılı olduğu Balyoz Güvenlik Harekât Planı adlı 11 sayfalık belgenin ?DURUM? başlıklı bölümünde; ?28 Şubat sürecinde elde edilen kazanımlardan istifade edilememesi ve 2002 seçimlerinde AKP?nin tek parti olarak iktidara gelmesi ile beraber, ülkede hızlı bir zemin kayması yaşandığı, Büyük Atatürk?ün bize emanet ettiği ülkesi ve milleti ile bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laiklik karşıtı ve irticai unsurların etkisine girmeye başladığı, son zamanlarda varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içinde bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti?nin temel niteliklerini değiştirme gayretlerinin gizlenemeyecek kadar aşikâr ve had safhaya ulaştığı?? Balyoz davası ile ilgili özel bir açıklama olabilir.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn