İstifalar Ordunun İtibarını Kurtarır (20 Aralık 2009)

İSTİFALAR ORDUNUN İTİBARINI KURTARIR 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sn. İlker Başbuğ'un Trabzon Limanında demirli Oruç Reis Firkateyninde 17 Aralık 2009 tarihinde yaptığı ?Basın Açıklaması? nı dinlerken aklıma üç soru geldi:

Basın Toplantısı neden denizde yapıldı?

 İlk anlarda, Oruç Reis Firkateyni Bandırma Vapuruna, Trabzon da İstiklal Mücadelesinin başlangıç yeri olan Samsun'a nazire olsun diye mi seçildi diye düşündüm.

Ama, konuşma ilerledikçe meselenin bu kadar vahim olmadığı anlaşıldı.

Poyraz Köy Cephaneliği ve ?Kafes Planı? Deniz Kuvvetlerindeki Ergenekon yapılanmasını Kamu oyunun gözleri önüne serdi.

Silahlı Kuvvetler, bu olaylardan büyük zarar gördü ve prestij kaybına sebep oldu.

Bu toplantı bu nedenle denizde yapıldı.

 

Basın Toplantısı neden yapıldı?

Bu soruyu, Genelkurmay Başkanı böyle bir açıklamayı basına yapma ihtiyacını neden duydu diye de değiştirebiliriz.

Genelkurmay Başkanı'nın kafası karışık.

Aşağı baksa sakal, yukarı baksa bıyık.

Her gün kirli çamaşırları ortaya dökülen bir kurumu ayakta tutmak isteği ile, meşru düzene köstek olmamak isteği arasında kalan bir Genelkurmay Başkanı..?

Silahlı Kuvvetlerin ast kademelerinden baskı gördüğü anlaşılıyor.

?İrtica ile Mücadele Planı? ve ?Kafes Planı? ile ilgili sorgulamalar muvazzaf general ve amirallere geldi dayandı.

Muhtemelen önümüzdeki haftalarda, Ergenekon Savcıları bu planlarda ismi geçen muvazzaf general ve amiralleri ifadeye davet edeceklerdir.

Muhataplar, bu gidişin durdurulması için Genelkurmay Başkanının bir şeyler yapmasını istiyorlardır.

Bu istek, mevcut siyasi otoriteyi ülkenin felaketi olarak algılayan, Silahlı Kuvvetlerin profesyonel çoğunluğu tarafından da destekleniyordur.

İstisnalar dışındaki emekli askerler de aynı düşüncededir.

Ergenekon soruşturmasının Silahlı Kuvvetlerin muvazzaf kadrolarında derinleşmesinin engellenmesi için, Genelkurmay Başkanı, bir şeyler yapması konusunda, baskı altında tutuluyordur.

28 Şubat zihniyeti ve sonraki tasfiyelerle sağlanan kadrolaşma dikkate alındığında Genelkurmay Başkanının böyle bir baskı altında olabileceğini anlamak zor değildir.

 

Resmî ideoloji çizgisindeki muhalefet partileri de; Silahlı Kuvvetlerdeki darbeci damarın, yargı önünde hesaba çekilmesi halinde, iktidar partisi ve temsil ettiği muhafazakar zihniyetle rekabette, Silahlı Kuvvetlerin desteğini bulamayacaklarını anladıklarından, bu gidişe dur demesi için Genelkurmay Başkanını, dolaylı dolaysız, sıkıştırıyorlardır.

 

Tesettürlü hanımlarla, dindar ve mütedeyyin insanlarla, aynı atmosferi paylaşmaktan büyük sıkıntı duyan, onlara tahammül edemeyen, onlara hakaret etmeden rahat edemeyen yapıya sahip ve askerî yetkililerle içli dışlı olan, gördükleri yerde askerî yetkililerin boyunlarına sarılan, kendileri gibi düşünüp yaşamayanlara hayat hakkı tanımayan kadınlı erkekli fanatik tiplerin de, bir şeyler yapılması hususunda cesaret veren ve baskı yapanların arasında bulundukları unutulmamalıdır.

Hasılı kelam,

 

Trabzon konuşması bir fayda sağladı mı?

Tek kelime ile HAYIR.

Silahlı Kuvvetler üzerindeki kuşkular dağılmadı.

Yapılan tenkitlerin ?asimetrik psikolojik harekat? olduğuna inananların miktarında artış olmadı. Belki azalma oldu.

TSK'ya ilave itibar kazandırmadı.

Soruşturmanın hızını kesemedi.

Genelkurmay Başkanının susması gerektiğine inananların sayısını arttırdı.

Askerin suçluluk duygusu içinde olduğunu düşünenlerin sayısında artış oldu.

Genelkurmay Başkanı keşke bu konuşmayı hiç yapmasaydı.

 

Eleştiriler gerçekten durdurulmak ve Orduya itibar kazandırılmak isteniyorsa;

Genelkurmay Başkanı;

En yakın mesai arkadaşları bile olsa, Ergenekon İddianamelerinde ismi geçen muvazzaf general, amiral, subay ve astsubayların yargı önüne sevkinin önünü açmalıdır.

Ergenekon Savcıları, bilgi karartması ve kısıtlı imkanlara rağmen bu kadar bilgi ve belgeye ulaşabiliyorlarsa; Genelkurmay, çemberi daha genişletme imkanı verecek suçlu ve şüpheliler hakkında daha geniş bilgi ve belgeye sahip olabilir.

Bu bilgi ve belgelere, idarî soruşturma ve askerî adlî tahkikat ile ulaşılabilir.

İddianamelde suç isnat edilen, Kritik görev ve makamlardaki general ve amirallerin istifaları ve emekliliğe sevkleri sağlanmalıdır.

Silahlı Kuvvetler bu kamburdan kurtarılmalıdır.

İşlenen suçları örtmeye çalışmak onurluluk değildir. Yeni hatalara ve olumsuzluklara sebep olur.

 

Hiç kimse vazgeçilmez değildir.

Boşalan yerler daha yeterlilerle en kısa zamanda doldurulabilir.

Eğer gerçekten, ülkenin savunmasına önem veriliyorsa, Silahlı Kuvvetlerin Milletin göz bebeği olarak kalmasının önemine inanılıyorsa; Silahlı Kuvvetlerin yıpratılmaması samimi olarak isteniyorsa; iddianamelerde isimleri geçen; general ve amiraller başta olmak üzere, TSK'ın kadrolarında bulunan muvazzaf subay ve astsubaylar İSTİFA etmelidirler.

Böylece, şüpheli askerleri, bütün Milletin kararlarına boynunu uzattığı, Türk yargısından kaçırmak için değil, yargılamanın kısıntısız sürdürülmesi için yardımcı olunmalıdır. Yargılama Ordunun şahsi manevisini yıpratacaksa, Milletini ve Devletini sevdiğini iddia edenler, istifa ederek muvazzaf görevden ayrılmalı ve Adaletin tecellisini beklemelidirler.

Olumsuz gelişmeler karşısında, Kurumların yıpranmaması için, İSTİFA müessesesi en onurlu davranıştır.

Eğer bunu sağlayamıyorsa, Genelkurmay Başkanı vakit geçirmeden istifa etmelidir.

Ülkenin önü ancak böyle açılır. 20 Aralık 2009

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn