ABD'ye HAYIR demenin tam vaktidir... (8 Şubat 2003)

  ABD'ye HAYIR demenin tam vaktidir...  

Aşağıdaki röportaj özetlenerek, 09 Şubat 2003 tarihli Yeni Asya ; 16 Şubat 2003 Tarihli Anadolu'da Vakit  gazetelerinde yayınlanmıştır.

Not: Son gelişmeler , Türkiye ABD'ye hayır diyemediği için, Bölgesel sorunların çözümünde, ABD'ye muhatap olarak, insiyatifin Fransa ve Almanya'ya geçtiğine işaret etmektedir.

- Amerika Ortadoğu'da ne yapmak istiyor?

- 11 Eylül'deki saldırının hemen arkasından Amerika yaptığı açıklamalarla Irak'ı terörizmi desteklemekle suçladı. Afganistan'a yapılan operasyonun ardından da Irak'a müdahale edeceğinin sinyalini verdi. Amerika gibi büyük güçler günlük planlar yapmazlar. ABD'nin Irak'a yönelik planları kısa, orta ve uzun vadeli olmak üzere 10-25-50 yıllıktır. Bunların senaryoları da hazırdır. Dolayısıyla bu planların senaryolarını yürürlüğe koymak için olaylar gelişmemişse bizzatihi kendileri hadiseleri çıkartırlar.

 

- Irak niçin seçildi?

- Amerika, Irak'a yönelik senaryolarını yürürlüğe sokmak için olay çıkarttı. İlk önce terörizmi sonra Saddamı bahane gösterdi. Ancak bunlar da değiştirildi. Şimdi Irak'ta olduğu iddia edilen kitle imha silahları savaş için gerekçe gösteriliyor. Amerika'nın Ortadoğu'daki nihai hedeflerini anlayabilmek için bazı teorilere bir göz atmak gerekiyor.

Dünya hakimiyeti için mücadele veren ülkelerin ; I. ve II. Dünya Savaşlarında ve Soğuk Savaş Döneminde , yöneldikleri hedefleri seçmelerinde çok önemli etkisi bulunan, dört Jeopolitik teori bulunmaktadır.

Birincisi: Alfred Thayer Mahan'ın savunduğu, ''Deniz Hakimiyet'' Teorisidir. Bu Jeo-Stratejist, Denizlere Hakim olan, Dünya Adasına (Avrasya+Afrika) hakim olur. Dünya Adasına hakim olan da Dünya'ya hakim olur demiştir.

İkincisi: Sir Halford Ji Mackinder'in savunduğu ''Kara Hakimiyet'' Teorisidir. Bu Jeo-Stratejist de , bugün Rusya Federasyonu'nun elinde bulunan bölgeyi KALBGÂH (Hartlend) olarak tanımlamış ve '' Doğu Avrupa'ya hakim olan Kalbgâha, Kalbgâha hakim olan Dünya Adasına, Dünya Adasına hakim olan da Dünya'ya hakim olur'' demiştir.

Üçüncüsü: Nicolas J. Spykman tarafından ileri sürülen ''Kenar Kuşak'' Teorisidir. Bu Jeo-Stratejist, Kalbgahı çevreleyen ''Batı Avrupa - Türkiye - Irak - İran - Afganistan - Pakistan - Hindistan - Çin - Koreler ve Doğu Sibirya'' Kuşağına ''KENAR KUŞAK'' adını vermiş ve ''Kenar Kuşağa hakim olan Kalbgâha ve Denizlere hakim olur,dolayısıyla Dünya'ya hakim olur'' demiştir. Spykman, Kenar Kuşağı eline geçiren üçüncü bir gücün, hem Mihver Ülkelerini, hem de ABD'nin deniz hakimiyetini tehdit edeceğini ileri sürmüştür. ABD, II. Dünya Savaşından sonra Kenar Kuşak Ülkelerini kontrolünde bulundurmak için ; NATO, CENTO ve SEATO Paktlarını kurmuştur.

Dördüncüsü: Nükleer silahların gelişmesi ve uzun menzilli füzelerin ortaya çıkmasından sonra, A.P.de Seversky '' Hava Hakimiyet'' Teorisini ileri sürmüştür. Buna göre de ; ''Havaya ve Uzaya '' hakim olan, Jeo-Stratejik bölgeleri kontrol eder ve Dünya'ya hakim olur'' demiştir.

ABD, Dünya Denizlerine ve Havasına hakim olduğu halde, Dünya hakimiyetini tam  anlamıyla tesis etme ve devam ettirme imkanına ulaşamamıştır. Özellikle 11Eylül 2001'den sonraki bütün faaliyetlerinde ABD'nin ; Kenar Kuşak üzerindeki devletlerde , üs ve tesis kurarak ve kendine müzahir hükümetleri iş başına getirerek, dünya üzerindeki egemenliğini tesis ve devam ettirmek istediği görülmektedir.

Ortadoğu Bölgesi ''kenar Kuşağın '' kilidi kabul edilir. Türkiye-Irak Mihveri de, bu kilidin anahtarı gibidir. Anahtar ülkeler vasıtasıyla, doğusundaki İran ve batısındaki Suriye ve Ürdün'ün kontrol edilmesi çok daha kolaydır.

ABD, 11 Eylül 2001 Tarihinden önce ; Dünya Hakimiyeti için geleneksel politikası olan, ''ülkeleri borçlandırma'' , ''İç Karışıklıklar Çıkarma'' , ''Kendine Bağımlı Hale Getirme'' , '' Kendine Müzahir Hümetleri İş Başına Geçirme'' suretiyle  ülkeleri kontrolu altına alma politikası uyguluyordu.

Ancak, bir tarafta henüz birer Konfederasyon durumunda olan Avrupa Birliği ve Rusya Bağımsız Devletler Topluluğunun, orta vadede birer federasyon haline dönüşerek, Çin'in  de teknoloji devrimini tamamlayarak, rakip güç olarak Dünya sahnesinde yerini alma ihtimali; diğer tarafta  Mesihî Planlara göre , Ortadoğuda (Fırat'la Nil arasında )  bir güç olma hedefi bulunan, ABD'nin bölgedeki doğal müttefiki İsrail'in oldukça sıkışık durumda bulunması; ABD'yi geleneksel politikasını terkederek, askeri güç kullanmak suretiyle daha kısa vadede hedeflerine ulaşmaya zorlamıştır. ( 11 Eylül 2001 saldırısı da bu politikaya gerekçe göstermek için gerçekleştirilmiştir.)

Bu açıklamalar ışığında, ABD'nin Irak'a yönelmesindeki esas sebepleri şöyle sıralayabiliz.

1. Kenar Kuşakta önemli bir Mevki işgal eden Irak'ı ele geçirmek ve bu kuşak üzerindeki egemenlik mücadelesine hız vermek.

2. Irak'taki petrol kaynaklarını ele geçirerek, ekonomik çıkar sağlamak ( Savaş masraflarını uzun vadede Irak Petrol gelirlerinden tahsil ederek, eritilecek silah stoklarının bedelini karşılamak ve ekonomisine canlılık kazandırmak suretiyle) ve bu stratejik madde vasıtasıyla, gelişmiş ülkeleri kontrol etmek.
3. İsrail'in Ortadoğuyu kontrol eden bir güç haline gelmesine yakından yardım etmek.
4. İslam ülkelerinin birleşerek bağımsız bir güç haline gelmesini önlemek.