Sorun Referandumla Çözülür (28 Nisan 2005)

Adnan Tanrıverdi tarafından yazıldı.

BAŞÖRTÜ  SORUNU ANCAK  REFERANDUMLA  ÇÖZÜLÜR 

İnsanlarının %99?u Müslüman olan bir ülkede, yetişkin Müslüman hanımların inançları gereği örtünmelerine getirilen kısıtlamaları anlamak mümkün değildir. 

Gün geçmiyor ki, yetkili organlarımız tarafından seçilip Milletimizin başına taç edilerek; Devletimizin, Yargımızın, Yüksek Öğretim Kurumlarımızın ve Silahlı Kuvvetlerimizin  en üst noktalarına getirilen zevat; inandıkları gibi yaşamaktan başka bir talebi olmayan, insanlarımızı hor görüp aşağılamasın!. Tehdit etmesin.! Suçlamasın.! İstikbalini karartmasın.!

 

Özbe öz kendi vatandaşlarının  inancını yaşayamadığı bir Ülkede, hangi yasadan, hangi haktan ve hukuktan bahsedilebilir? İnandıkları gibi yaşamak istedikleri için, kamu hizmetlerindeki görevlerinden, varını yoğunu ortaya koyarak girmeye muvaffak olduğu okullarından ve hak ettikleri bir seri sosyal imkanlardan mahrum edilen başka bir ülke vatandaşı varmıdır? Böyle bir anlayışla idare edilen bir devlet gösterebilirmisiniz? 

Anayasa Mahkemesi Başkanı da meseleye dahil olduktan sonra anladık ki; kamusal alan iddiası ile Köşke tesettürlü hanımları sokmayan Sn. Cumhurbaşkanı; sorunun çözümü için Meclisi dahi yetkisiz gören Anayasa Mahkememizin Sn. Başkanı; eşleri örtülü olduğu veya kendileri inançlarını yaşadığı için bir kısım personeli, disiplinsizlik kisvesi altında, YAŞ kararları ile tasfiye eden ve hemen hemen her konuşmasında irticai tehditten bahseden Sn. Genelkurmay Başkanları; hiçbir üniversitede başörtülü öğrenci bırakmayan ve giriş sınavlarına da almayan Yüksek Öğretim Kurumunun Sn Başkanları, sorunun taraflarıdırlar. Yani anlamsız yasağın savunucusu ve kaldırılmasının önündeki tahkim edilmiş engellerdir. Çözümü bu makamlardan beklemek hayal ile iştigal olur. 

 Laiklik konusunda ifrat derecesinde aşırı duyarlı malum kurumların başındakiler, Kurumlarının önemli günlerinde ve bazen de sanki birbirlerine ve bürokrasi içindeki kadrolarına toplum önünde gayret ve destek, mağdur tarafa da gözdağı verircesine, İslâmî yaşam tarzını Devlete tehdit gösteren beyanatlar verirler ve uygulanmakta olan yasakların devamının vazgeçilmez bir kural olduğunu tekrar eder dururlar. 

Toplumu rencide eden bu davranışlar karşısında, bu defa inancını yaşamakta duyarlı ve inancından dolayı mağdur olan kişi ve kesimler, yazılı-sözlü basında tepkilerini belirtirler.  Uygulamanın yanlışlığını bütün boyutları ile ortaya koyarlar. Tepkiler bir hafta-on gün devam eder ve fakat hiçbir şey değişmez. İmam bildiğini okur. 

Öte yandan Hükümet ve TBMM ise bir kenarda beyanat ve tepkileri sessizce izler; anlaşılmaz bir şekilde çekingen bir tavır sergiler. Meseleyi sahiplenmez, sanki olaylar Türkiye dışında cereyan ediyormuş gibi duyarsız davranır. Gücünü ve yetkilerini aklı selim istikametinde harekete geçirmede isteksiz davranır. İrtica vurgulu demeçlerden bu anayasal organlar, yılmış ve hatta çözüm üretememelerinin gerekçesini teşkil ettiğinden, daha da bir  hareketsizlik ve çaresizlik içinde görünürler. 

Bu tablo mağdurları son derecede ümitsizliğe sevk etmekte ve Devlete karşı güvenlerini her geçen gün biraz daha artan şekilde sarsmaktadır. 

Tepkilerin yanlış hedeflere yöneltildiği kanaatini taşıyorum. Yasakları savunanları makamlarına siz getirmediniz ki tepkilerinizden etkilensinler. Onlar kapalı bir sistem içersinde seçilirler. Onları seçip görevlendirenler de yasakların devamını isterler. Bu bakımdan yasak savunucularına gösterdiğiniz tepkiler sorunun çözümüne fayda sağlamaz. 

Eğer tepkilerinizin sonuç vermesini istiyorsanız, yasakların hesabını oy verip Meclise gönderdiğiniz vekillerinizden ve Hükümetten sormanız gerekmez mi? Körler-sağırlar diyoloğu sürdürmek istemiyorsak gayretlerimizin hedefini ve kimden ne isteyeceğimizi doğru tespit etmemiz gerekmez mi?  

 Sonuç olarak;

 Sorunun çözümü için Milletten başka  hiçbir güce güven kalmamıştır. Sn. Genelkurmay Başkanımız da ?Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti?ni oluşturan tüm değerlerin kilit taşıdır. Türkiye, bu nitelikleriyle ?Türkiye Cumhuriyeti? olarak model gösterilebilir. Ancak başka ülkelerin kabul edeceği bir ılımlı İslam devleti modeline dönüştürülmek istenmesi halinde bu yaklaşıma ulusça karşı çıkılacağı asla gözden kaçırılmamalıdır.? diyerek, savunduğu yasaklara Milletçe sahip çıkılacağını deklare etmektedir. 

Şayet Hükümet inanç özgürlüğünü vazgeçilemez TEMEL İNSAN HAKKI olarak görüyorsa; Milletimiz için de bunun TEMEK bir HAK olduğunu düşünüyorsa; kendisine de bundan bir görev çıkarıyorsa; hiç vakit kaybetmeden, Anayasamızın Temel Haklar ve Ödevler Bölümüne eklenecek ?insanlarımızın inanmalarının, inançlarını öğrenmelerinin, İnançlarını yaşamalarının, inançlarının gereği olarak giyinip kıyafete bürünmelerinin, inançlarını ifade etmelerinin ve bütün bu haklarını kullanmak istemeleri halinde Kamu hizmetinde görev alma ve bu hizmetlerden yararlanmalarına mani olan tüm engellemeleri suç sayan? bir maddeyi hazırlar ve REFERANDUM?A  götürür. Çıkan sonuca da hepimiz razı oluruz. Sorun da çözülür. Bunun önünde bir engel varmıdır? Varsa da tanımayız. 28 Nisan 2005  

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

ASDER Gnl.Bşk.?ı

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn