Başörtüsüne Özgürlük Sürecinin Neresindeyiz? (13 Şubat 2008) - Özgürlük Rüzgarının Getirecekleri

 

 

B) ÖZGÜRLÜK RÜZGARININ GETİRECEKLERİ

Bu değişiklik, yeterli olmamakla beraber, yasakların kalkması istikametinde olumlu bir rüzgar oluşturacaktır.

Gelinen noktayı azımsayıp küçümsememek gerekir. Bunun için 28 Şubat 1997 bunalımı ile başlayan geçmiş 10 yıla kabaca bakmak yeterli olacaktır.

1997?den 2002 yılına kadar, milletin iradesini yansıtamayan TBMM yani YASAMA; Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanının oluşturduğu İCRA;  başı çeken Anayasa Mahkemesi ile birlikte tamamen YÜKSEK YARGI; bütün üniversiteleri kontrolüne alan YÖK; aktif olarak TSK ve üst kademe bürokratlar; YASAKLARIN konulması ve uygulamasının takipçiliğini yapıyorlardı. Millet ve STK?ları da bu gelişmelere direnç gösteremiyorlardı.

İlk iyileşme, 2002 yılında TBMM?ne milli iradenin yansıması ve buradan çıkan tek parti hükümeti ile bakanlar kurulunda oldu. YASAMA ve YÜRÜTME milli iradeyi temsil eder hale geldi. Ancak, zamanın Cumhurbaşkanının yasakların konulması ve pekiştirilmesi  için görev üslenmiş olması, istenen özgürlük rüzgarlarının esmesini engelliyordu. Hayati öneme haiz atama kararnameleri ve TBMM tarafından kabul edilen yasalar, Cumhurbaşkanından dönüyordu.

Biz ASDER olarak, milletin değerlerine sahip Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde; Ülkemiz için milli iradenin hakim olduğu bir yönetimin oluşabilmesi için 2007 yılının kırılma yılı, değişim yılı olabileceğini, 2005 yılından itibaren, her platformda dillendirmeye başlamıştık.

Ve gerçekten, milletin değerlerine sahip bir Cumhurbaşkanı seçilerek, YASAMA ve Yürütme önündeki kasıtlı engellemeler son buldu,Cumhurbaşkanının bu iki kurumumuzla uyumlu çalışması için uygun ortam temin edildi. Bu gün geçmiş zihniyete sahip bir şahsiyet Köşkte bulunsaydı, değişikliğin yürürlüğe girmesine mani olacak akla gelmez engellemelerle karşı karşıya kalacaktık. Ayrıca değişiklik kanununun Anayasa Mahkemesine götürülmesi için CHP ve DSP?nin toplam sayısının zorlanmasına gerek kalmayacak, bunun için Cumhurbaşkanı yeterli olacaktı. Şimdi ne kadar zorlanıyorlar değil mi?

Tabii ki, müspet rüzgarın esmesine, üst bürokrat kadrolarına yapılacak atama yetkilerinin yasakçı zihniyetin elinden alınmış olmasının da önemli etkisi olduğunu unutmamak gerekmektedir.

Çünkü, Dayatmacı güçlerin dayatmalarını yapabilmeleri için Birinci dayanak  ideolojik KADROLAŞMA, ikinci dayanak MGSB?ni de içeren Anayasal ve Yasal MEVZUAT, üçüncü dayanak da bozuk istikrar yani KONJONTÜR dür.

Dayatmanın dayanakları yasakçıların elinden alınmaya başlanmıştır.  Bu nedenle oluşan olumlu rüzgarın etkisine, en ummadığınız karizmatik kişilerin katılması da beklenerek, kaos yaratma isteklerinin ve muhalif uygulamaların yok derecesine ineceğine ve toplumumuzun barış ve huzur ortamına yaklaştığına; dolayısıyla, CHP ve DSP dışındaki, TBMM?de mutabakat sağlayan parti ve millet vekillerimiz sayesinde olumlu rüzgarın, yasağın uygulandığı bütün alanlarda müspet etkisini, belki yeni düzenlemelere dahi ihtiyaç görülmeden, hissedileceğini değerlendirmek, fazlaca iyimserlik olarak düşünülmemelidir.

Bütün bu gelişmeler Allahü Teala?nın bir lütfü olarak değerlendirilmelidir. Bizim görevimiz hakkı ve doğruyu, yolu ve yöntemi ile istemektir. Allahü Teala Şûra Suresinin 39. Ayetinde ?Onlar o kimselerdir ki, zulme maruz kaldıklarında yardımlaşıp haklarını alırlar? buyurmaktadır. Buradan da anlaşılıyor ki, haksızlığa uğrayan vatandaşlarımızın birleşerek haklarını alıncaya kadar meşru zeminlerde mücadele etmeleri kendilerine farzdır. Ne mutlu dernekleşerek hak mücadelesine katılanlara!

 

  1. a.      ÜNİVERSİTELERDEKİ  YANSIMALAR:
  • Başörtüleri ile yüksek öğrenimdeki genç kızlarımızın okullarına ve dershanelerine serbestçe girebileceklerdir.
  • Kızlarımızın baş örtüleri üniversite sınavlarına girmede ve kayıt olmada engel çıkarmayacaktır.
  • Başörtülü paso ve kimlik çıkarma sorunu olmayacaktır.
  • Törenlerde, başörtüleri, kızlarımızın hak ettikleri kürsülere çıkmalarına engel olmayacaktır.
  • Küçük, maksatlı istisnalar dışında Yüksek öğrenim kurumlarımızda barış, huzur ve bilimsel çalışma ortamı tesis edilmiş olacaktır.
  • Usulüne uygun talepler iletildiği takdirde, yöneticileri tarafından Yüksek öğrenim kurumlarında, kız ve erkek çocuklarımızın zorunlu ibadetlerini yapabilecek uygun mekan ve ortamın hazırlanması zamanının da uzakta olmadığını düşünmek, fazla iyimserlik olmayacaktır.
  • Zaman içinde, YÖK ve Üniversiteler arası Kurul, yasakların ve dayatmacıların desteğinden çıkarak, özgürlüklerin savunucusu bilim kurulları haline dönüşecektir.

 

  1. b.      TOPLUM HAYATINDAKİ YANSIMALAR:

Yüksek öğrenimdeki müspet uygulamaların yansımalarının toplumun diğer kesimlerini de normalleştirecek, ayrıca Anayasanın 10. maddesine ilave edilen terim ile TCK? nun 122 nci maddesinin ayrımcılığı cezalandıran hükümleri sayesinde Toplum hayatımızda da yasakçı uygulamalar son bulacaktır.

  • Kamu kurum ve kuruşlarına başı örtülü hanımlarımızın giriş ve çıkışları engellenemeyecek.
  • Hastane, nüfus, tabu vb resmi dairelerde, münferitte olsa başörtülü fotoğraf krizi yaşanmayacak.
  • Ödül törenlerinden, başı örtülü kızlarımız dışlanamayacak.
  • Kamu ve özel iş yerlerinde, çalışanların zorunlu ibadetleri için ortam ve mekanlar hazırlanacak.
  • Orta öğrenim ve Temel Eğitim Kurumlarında, uygun ve ısrarlı talepler vaki olduğu takdirde, öğrencilerin zorunlu ibadetleri için ortam ve mekanlar hazırlanabilecektir.
  • Yasağın hizmet verenler, Orta öğretim ve Temel eğitim alanlar üzerinden de kaldırılması için uygun ortam hazırlanacaktır.

 

  1. c.       KIŞLA VE GARNİZONLARDAKİ YANSIMALAR:

Bu gün yaşanan sıkıntıların dayanağı 28 Şubat Postmodern darbesidir.  Darbe TSK?leri tarafından yapılmıştır. 28 Şubat 1997 tarihinden itibaren, Milletimizin ?Dini Hayatı? adım adım, önem ve öncelik sırasına göre baskı, kısıtlama, sınırlandırma, etkisizleştirme ve yasaklama altına alınmıştır. Üniversitede olsun, toplum hayatında olsun, dini hayat üzerine konulan bütün sınırlamaların yönlendirilmesi, takibi, kontrolü bu merkezden yapılmıştır.

Düşünülmelidir ki, bu toplum içinden çıktığı halde, TSK Milletin dini değerlerini devlet için neden tehdit olarak görmektedir?

Bunun cevabı, TSK içindeki dindarlar üzerinde uygulanan baskı ve etkisizleştirme hareketinin sürekli olduğudur. Yani uygulanan personel politikaları ve eğitim sistemi ile dindar insanlar pasifize ediliyor, etkili ideolojik bir kadro daima kilit noktalarda bulunuyor ve bunun sonucunda da Toplumun ?Dini Hayatı? devamlı kontrol altında tutuluyordu.

Silahlı Kuvvetler için,  Belçika?daki bir NATO Ülkeleri Savunma Bakanları Komitesi toplantısında, NATO?ya hedef olarak Varşova Paktı yerine Müslümanların gösterilmesinden sonra,  1993 yılından itibaren TSK?lerinde inançlarından dolayı pasifize edilen personelin tasfiye işlemi başlatılmıştır. Bu güne kadar da eşleri başı örtülü olduğu için veya kendileri inançlarını yaşantılarında uyguluyor diye, 1626 subay ve astsubay idari yollardan, yargılanmadan tasfiye edilmiştir.

Bu nedenlerle, Türk milletinin ?dini hayatı?nın bütün alanları üzerindeki baskının ve yasaklamaların kaldırılması, TSK Personeli üzerindeki baskıların kaldırılması ile diret olarak ilişkilidir.

Bunu görmezden gelirsek, her alan için ayrı ayrı büyük mücadele verilmesi gerekmektedir.

Bu bakımlardan, Yüksek Öğrenimde başörtü yasağının kaldırılması ile ilgili Anayasa Değişikliklerinin  TSK?lerinin Birlik, kurum,  tesis ve sosyal tesislerindeki yansıması çok önemli bulunmaktadır.

Özellikle 10. maddedeki değişiklikle, hizmet alanlar olarak, subay ve astsubay eşlerinin başlarının örtülü olmasından dolayı uğratılan mağduriyetlerin son bulması gerekmektedir. Ayrıca, TSK?nin sosyal tesislerinden hizmet alma imkanına sahip olan sivillerin kısıtlılıklarının da kalkması gerekmektedir. Bunları sıralarsak

  • Eşinin başörtüsü, kişinin irticai faaliyetle suçlanması için yetmemeli ve YAŞ kararı ile ayırma sebebi yapılamamalıdır.
  • Eşlerin başörtülü fotoğrafları Sağlık karnesi verilmesini engellememelidir.
  • Başörtülü eşler, asker aile ve yakınları ile misafirlerinin lojmanlara, hak sahibi iseler, Askeri sosyal tesislere (As.Hst. Orduevi. As Kamp. As Gzn vb) girmesini engellememelidir.
  • TSK?nin inanç özgürlüğünün gelişmesi önünde engel olmasını ortadan kaldıracak esas gelişme, TSK?deki mevcut ideolojik, milletin değerlerini tehdit gören kadrolaşmanın kırılması ile mümkündür. Bu da, öncelikle, irtica gerekçe gösterilerek yargılanmadan re?sen emeklilik mekanizmasını durdurup, bu yöndeki kan kaybını önlemekle başlanılmalıdır.