Başsavcının Kararı Kimleri Rahatlattı (08 Nisan 2010)

 BAŞSAVCININ KARARI

KİMLERİ RAHATLATIYOR 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Balyoz Soruşturması ile ilgili olarak, 78'i muvazzaf (muvazzafların 25 general) 95 general ve üst rütbeli subayı kapsayan üçüncü dalga gözetim altına alma kararının altında imzası bulunan, özel yetkili savcılar Mehmet Berk ve Bilal Bayraktar ile koordinatör savcı Süleyman Pehlivan'ın görevlerini değiştirdi.

Gözetim altına alma kararının uygulanmasına 05 Nisan 2010 günü başladı. Başladıktan dokuz saat sonra özel yetkili savcılar görevden alındı. Bu sırada, gözetim altına alınması istenen Hiçbir muvazzaf asker hakkında işlem yapılmazken, Emekli Org. Şükrü Sarıışık gözetim altına alınarak, ifadesinin alınmasını müteakip tutuklanarak ceza evine konuldu.

 

Özel yetkili savcıların, görevlerinin değiştirilmesi ise, gözetim altına alınmaları sekteye uğrattığı için, kamu oyunun tepkisine sebep oldu. Tepkilerin hedefinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Sn. Aykut Cengiz Engin vardı.

 

Kanaatimce, Başsavcıya yüklenmeden önce, meseleyi daha serinkanlı tahlil etmemiz gerekiyor.

Her şeyden önce, darbe girişiminden zanlı, emekli ve muvazzaf askerlerin yargılanması için en önemli görev savcılara düşmektedir. Askeri ile siyasisi ile, yüksek yargısı ile parlamentodaki muhalefetiyle, önemli bir gücü karşısına almak, cesaret ister ve her babayiğidin harcı değildir. Sayın Başsavcı ve Başsavcı vekili de bu kapsam içindedir.

 

Gözetim altına alma kararından, uygulamaya geçmeden önce Başsavcı ve Vekilinin haberi olmadığını düşünmek soruşturmaların yürütülmesi prosedürüne uygun olmaz. O halde, Sn. Başsavcı, neden uygulamaya geçtikten dokuz saat sonra olaya müdahale etmek durumunda kaldı?

 

Gözetim altına alma işlemleri polis tarafından yapılacağından, durumun İçişleri Bakanının bilgisi dışında olabileceğini; gözetim altına alınacakların 25 General 78'i muvazzaf asker olduğuna göre, Genelkurmay Başkanının da haberdar olmamış olabileceğini düşünmek akla yatkın değildir.

 

Sn. Genelkurmay Başkanı, 3. Ordu Komutanına sahip çıktı ve ifade vermeye gelmemesini destekledi.

Muhtemelen, muvazzaf askerlerin polis tarafından gözetim altına alınmasına ve polisin askeri mahallere girmesine Genelkurmay Başkanlığınca izin verilmedi.

Sn. Genelkurmay Başkanı geçmişte, savcıyı Ankara Seferberlik Tetkik Kuruluna sokmasaydık nasıl gireceklerdi diye soran beyanları basına yansımıştı. O olaydaki bu düşünce, bu defa aktif hale getirilerek, polisin askeri mahallere sokulmamış olması mümkündür.

 

Yine varsayıyorum ki, askeri mahallere girip, ilgili askerleri gözetim altına alamayan, mahalli polis ekiplerinden raporlar, Emniyet Genel Müdürlüğüne geldikçe, İçişleri Bakanlığında bir kriz oluştu ve mesele İçişleri Bakanının önüne geldi. Güvenlik kuvvetlerine verilen bir görev, Genelkurmay Başkanının direnmesi nedeniyle yerine getirilemiyordu.

 

Meselenin Başbakana ve Adalet Bakanına intikal etmeden çözüme kavuşturulması da mümkün değildir.

 

Sonuç, soruşturmanın sürdürülmesini Genelkurmay Başkanı kilitlemiştir. Siyaset meseleyi çözememiş, kaosu da göze alamamıştır. Kabak, krizi erteleme yöntemini seçen ve olayı başlatan Başsavcılığın başında patlamıştır. Özel Yetkili Savcıların görevleri değiştirilerek, kriz çözülmüş, Genelkurmay Başkanı ve İçişleri Bakanı rahatlatılmıştır.

Nitekim bugün (08.04.2010) Başsavcı vekili Sn. Zeki Çolakkadı "Balyoz operasyonlarını durdurma diye bir şeyin söz konusu olmadığını, muvazzaf generallerin ifadelerinin Başsavcı vekilleri tarafından alınacağını" söylemiştir.

 

Meseleye biraz da bizim penceremizden bakılmalıdır.

Canhıraş hizmet verenler eleştirilirken, perdenin gerisine daha dikkatli bakmalıdır.

Tepkiler yanlış kişilere yönetilmemelidir.

Burada, meseleyi kilitleyen Genelkurmay Başkanlığıdır.

Siyaset de, Başsavcıyı devreye sokarak ve olayı zamana yayarak meseleye çözüm bulmuştur.

Ama cin şişeden çıkmıştır.

Soruşturma, bu gün yargıyı engelleyenler dahil, 28 Şubatın lider kadrolarına kadar ulaşacaktır.

Bu gelişme hemen olmasa da, engelleyenler görevden ayrıldıkça devam edecektir.

Bizimki bir varsayımdır. Herhangi bir özel bilgiye dayanmamaktadır. 08 Nisan 2010

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

 

 

 

 

 

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn