Bitsin Bu Saltanat Kavgası (08 Kasım 2005)

BİTSİN BU SALTANAT  KAVGASI

(MGSB ile İlgili Bir Değerlendirme)

24 Ekim 2005 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının ağırlıklı gündem maddesinin  yeniden hazırlanan ?Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi? (MGSB) olduğu; irtica, bölücü terör ve aşırı solun iç tehdit olarak MGSB?de yer aldığı, aşırı sağın ise iç tehdit olmaktan çıkarıldığı, toplantı sonrasında yapılan açıklamadan ve basına sızan haberlerden anlaşılmaktadır. 

Toplum ve Devlet hayatına çok önemli etkileri olmasına rağmen, Belge, birkaç köşe yazarı dışında ilgi uyandırmadı. Şaşırtıcı bir sessizlik içinde kabullenildi. Tabii ki içeriği çok gizli, nüfuz edebilen kişilerin dışında, bilgi sahibi olmamız mümkün değil. Ancak, 10 senelik dönemleri kapsayan ve geçtiğimiz 10 sene içinde İrticanın öncelikli tehdit olarak belirlenmiş olması nedeniyle; Kamuda ve özellikle Silahlı Kuvvetlerdeki inançlı insanlara uygulanan tasfiye harekâtı,  örtünmeleri nedeniyle eğitimleri engellenen kız öğrenciler,  imam hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılması, Üniversite imtihanlarında meslek liselilerin maruz bırakıldığı katsayı adaletsizliği, Kur?an kurslarına alınma yaşının yükseltilmesi, irticai sermaye ve kamusal alan tartışmaları düşünüldüğünde, müteakip 10 senenin neler getireceğini tahmin etmek zor olmasa gerekmektedir.

 

Şimdi sessiz kalanların ve bu belgenin altına imza atacakların, önümüzdeki dönemde, İslâmî inançlarını hayatına uygulamak isteyenlerin önüne konulacak engellere şaşırmamaları gerekir. Bu engellere, belgeyi imzalayanların da toslatılacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü, MGSB?de İRTİCA öncelikli iç tehdit unsuru olarak kabul edilmiş olduğu için, geçtiğimiz dönemde, iki cihan saadetini ve mutluluğunu, kendilerininki gibi bir hayat tarzında gören, Kamu çalışanları ve bir siyasi iktidar Devletten  tasfiye edilmiştir. 

Devletin Teşkilatlandırılmasında ve Yasal Mevzuatın oluşturulmasında ANAYASA?nın yeri ne ise;  güç geliştirme ve güç kullanma planlarının hazırlanmasında ve uygulanmasında da ?Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi?nin fonksiyonu o dur.

 

GÜVENLİK PLANLAMASININ SAFHALARI:

MGSB?nin somut olarak neler içerdiğini hazırlayanlar bilebilir,  ancak format olarak altı bölümlü ve çok gizli gizlilik derecesine sahip  bir doküman olduğu bilinmektedir.

Belgenin :

İkinci bölümünde: Milli Güvenliğe Yönelik iç ve dış tehditler ile yıkıcı bölücü faaliyetlere sağlanan dış politik destekler;

Üçüncü bölümünde: Uluslararası Kuruluş ve Örgütler ve dahil olduğumuz çok taraflı anlaşmalar;

Dördüncü bölümünde: Milli Hedef ile  iç ve dış siyaset hareket tarzlarını da içeren Milli Güvenlik Siyaseti?nin esasları; Komşu ülkelerin Milli Siyasetlerini de içeren Özel Milli Güvenlik siyasetinin esasları; Ekonomik, Sosyal, Kültürel, Milli Eğitim ve Psiko-Sosyal Siyaset ile ilgili esaslar, tespit ve değerlendirilir.

Belgenin bu bölümlerindeki tespit ve değerlendirmelerin hazırlanma yetki ve sorumluluğu Bakanlar Kuruluna aittir. Bu bölümlerin Hükümetin, TBMM?den güven oyu almış olan, Programı esas alınarak hazırlanması gerekir.

Belgenin beşinci bölümünde de: ?Savunma Siyaseti? tespit ve belirlenir. Savunma Siyasetinin hazırlanmasından Silahlı Kuvvetler, onayından ise belgenin bütünü ile birlikte Bakanlar Kurulu sorumludur. Yani savunma siyasetinin, Hükümetin belirlediği Milli Hedefler ve tehditler ile iç ve dış siyaset esaslarına  uygun olması gerekir. Değil ise muktedir bir İktidar, savunma siyasetini, TBMM?den onay almış programına uygun değerlendirmelerine  uydurur.

Milli Güvenlik Kurulunca tasvip edilip, Bakanlar Kuruluna tavsiye edilen MGSB Bakanlar Kurulu tarafından da onaylandıktan sonra, uygulama alanına aşağıdaki planlama aşamalarından sonra ulaşır :

  • Hükümet tarafından (MGK Genel sekreterliği vasıtası ile)  ?Hükümet Topyekün Savunma Direktifi?   hazırlanır ve icra elemanlarına gönderilir.
  • Bakanlıklar tarafından; uzun vadeli plan ve programlar, kalkınma planları  ile Seferberlik ve Savaş hazırlıkları Planlama Direktifi hazırlanarak ast birimlerine gönderilir.
  • Hükümetin Topyekün Savunma Direktifini alan Silahlı Kuvvetler tarafından ise :
    • Askeri Stratejik Hedef Planları(SHP) ve Milli Askeri Stratejik Konsept (MASK)  hazırlanır.
    • Genelkurmay Başkanlığınca ?Harekât Planlama Direktifleri? hazırlanır ve Kuvvet komutanlıklarına yayınlanır.
      • Kuvvet Komutanlıklarınca, Genelkurmay Direktifine uygun olarak, Dış tehditlerin bertaraf edilmesi için ?Genel savunma Planlama (GESAP) Direktifi?; iç tehditlerin bertaraf edilmesi için de ?Emniyet ve Asayiş Planlama (EMASYA) direktifi? hazırlanır; GESAP, kademe kademe en küçük birliğe kadar, EMASYA planı ise Garnizon Komutanlıkları seviyesine kadar yayınlanır ve her seviyedeki birlik ve Garnizon komutanlığı da, aldıkları görevi başaracak şekilde kendi planlarını hazırlarlar.

Planlarını hazırlayan her kademedeki komutanlık; Üst komutanlığından aldığı planda kendisine verilen görevi başarmak için, kendisine yetki veren yasal mevzuatı da (Anayasa, MGK, YAŞ, İç Hizmet, Askerlik, Seferberlik, Olağanüstü Hal, TSK Per., Terörle Mücadele v.b. Kanunlar ile bu Kanunlara dayanılarak çıkarılan Tüzük ve Yönetmelikleri)  dikkate alarak, vazifesini tahlil eder, seviyesine göre yazılı veya zihni Durumu Muhakeme eder ve tayin ettiği hedefe ulaşmak için engel olacak tehditleri de bertaraf edecek şekilde görevlerini belirler. 

Silahlı Kuvvetlerin Kuvvet yapısının oluşturulması; araç, silah ve teçhizat alımları; eğitim, tatbikat ve faaliyetlerin planlanması ve icrası hep MGSB?dan alınan, GESAP ve EMASYA Planları ile ast kademelere gönderilen görevlerin başarılmasını hedef alır.

Bu nedenle, ?Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi?nde saptanan esaslar; Devletin Çarklarının işleyişinde, Güvenliğin sağlanmasında, Milli ve Manevî değerlerin muhafazasında-veya yozlaştırılmasında-, Milli Birlik ve beraberliğin temininde -veya bölücülüğün teşvikinde- belirleyici ve emredici özelliklere sahiptir. Fevkalade önemli bir Dokümandır. Devlet Mekanizmasının, yani bürokrasinin icraatlarına, yasal mevzuattan sonra meşruiyet kazandıran  bir belgedir. Devletteki Planlamanın GİZLİ ANAYASI? dır dense yeridir. İçeriği, iktidar partilerinin seçim bildirgelerine, TBMM? den güven oyu almış Hükümet Programlarına uygun olmak şartıyla, Devletin emniyet ve bekası ile milletin refahı için  hazırlanmasından vazgeçilemeyecek bir belgedir.

 

BİR DEVLET İKİ OTORİTE KABUL ETMEZ:

Cumhuriyet Tarihimizde (İmparatorluk dönemi  de farklı değil ya), özellikle de 1950?den sonra, Devlet Bürokrasisi (en üst kademeden en alt kademeye kadar olan Devlet memurları) ile Siyasî otorite( TBMM, Bakanlar Kurulu ve Yerel Yönetimler)  arasında kıyasıya bir iktidar mücadelesi yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Bürokratlar, halka ve halkın içinden gelen siyasîlere yukardan bakarlar; ister sağ olsun, ister sol olsun,  ister milliyetçi olsun, siyasilere güvenmezler. Nazarlarında halk da böyledir. Yedilip-güdülmesi gerektiğine, devlet yönetiminin kendilerine teslim edilmesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağına inanır ve inandırılırlar. En demokrat görünenlerin dahi, yöntem farkından başkaca bir farkları yoktur.

Bürokratik otoritenin zirvesi Cumhurbaşkanlığıdır. Bürokrasiden gelmesini isterler. Bu makamın siyasilere kaptırılmaması için mücadele verirler. Koç başı ise Silahlı Kuvvetlerdir. Bu nedenle Genelkurmay Başkanları bürokrasinin de gizli liderleridirler. Silahlı Kuvvetlerin içinden ve dışından, siyasi otoriteye karşı sürekli tahrik edilirler.

Devletin güçleri bürokratların kontrolündedir. En zindesi Silahlı Kuvvetlerdir. Siyasî Otoriteye ve Millete karşı zaman zaman baskı unsuru olarak kullanılır. Gayri meşru duruma düşmemek için,  yasalarla, yasalarda boşluk varsa tüzük ve yönetmeliklerle, bunlardaki boşluklar da ?Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi? ve benzeri dokümanlarla,  güç ve yetkilerinin tahkim edilmesi için büyük mücadele verirler. Bürokratlardan, militan gibi hareket edenleri de bulunmakla beraber, kurumlarının zirvesine ulaşanlar; zekidir, beceriklidir, donanımlıdır, mücadelecidir, ataktır. Geniş ve yetişmiş kadrolara ve imkânlara sahiptirler, çok çalışırlar ve çalıştırırlar. İşin özü, Siyasî otoriteye karşı, Devletin gücü ve geniş yetkilerle donatılmışlardır.

Siyasi otoritenin tek dayanağı Millettir. Milletten aldığı onayla Mecliste yasa yapma ve Bakanlar kurulunda karar alma yetkisidir. Bürokrasiyi kontrol edebildiği ölçüde, sorunların üstesinden kolaylıkla gelebilir, Milleti huzur ve refaha ulaştırabilir, Devletin güvenlik ve bekâsını temin edebilir.

Siyaset önderleri, devlet çarkının işleyişini bilmelidir. Lider niteliklerine sahip olmalıdır. Kadrolarını dikkatli oluşturmalıdır. Bürokratik otoriteyi,  hazır gücüne rağmen kontrol altına alacak bilgi ve donanıma sahip olmalıdır. Bürokratik otorite ile mücadele etmesinin kaçınılmaz olduğunun bilinci içinde olmalı ve bunu geciktirmemelidir.

Siyasî İktidarlar; Milletin büyük bölümünü suçlu gören ve gösteren düzenlemelerden kaçınmalıdır. Devletin gücünün Millete karşı kullanılmasına yol açacak; azınlığın çoğunluğu veya çoğunluğun azınlığı ezmesine sebep olacak düzenlemeler, iktidarla birlikte Milleti ve devleti büyük sıkıntılara sevk eder. Milli İradeyi tecelli ettirebildiği ölçüde başarılı olacağının bilinci içinde bulunmalıdırlar. Devletin geleceğini ve Milletin kaderini bürokratların eline bırakmamalıdırlar. Aksi halde bürokratik otoriteye tabi olurlar. Bu da milletin ezilmesi demektir.

DEVLETİN GÜCÜNÜ MİLLETE KARŞI KULLANARAK HEBA ETMEK GAFLETTİR:

24 Ekim 2005 tarihinde MGK?da görüşülüp, Bakanlar Kuruluna gönderilen MGSB?nin içeriği hakkında bir bilgimiz yok. Basına sızan haberlerden, aşırı sağın ve ılımlı solun bir tehdit olarak görülmediği, irtica, bölücülük ve aşırı solun ise belgede iç tehdit olarak yer aldığı anlaşılmaktadır.

Basına sızan bilginin doğru olduğunu kabul ederek, yukarıdaki kanaatlerin  ışığında, belgedeki iç tehdit değerlendirmesini tahlile tabi tutmak bizim ödevimiz ve  hakkımız olsa gerek.

İç tehdit saptaması uygulamaya nasıl yansır, önce bunu anlamaya çalışalım.

Öncelikle: ?Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi? ne uygun olarak hazırlanmış olan direktif, planlama emirleri ve planlar, üstten aşağıya doğru indikçe; bürokratik kadrolar içinde fişleme, bölünme ve ayrışma başlayacaktır. Sonra, aşırı sağcı, milliyetçi ve ılımlı solcu olarak görünenler ile İslâmî dini duyarlığı az olan ve İslam?dan başka bir inanca sahip olanlar kendilerini göstermeye başlayacaklar ve kritik görevlere bunlar getirileceklerdir. Aşırı solcu, mürteci ve bölücü damgasını yiyenler de kritik görev ve kadrolardan uzaklaştırılacaklar ve bir uydurma kulp takılarak Devletten tasfiye sürecine girecekler. Devlet çarkına bu uygulamanın getireceği zararı tahmin güç olmasa gerek. Liyakate kimse bakmayacak ve kimliğe önem verilecektir.

Bu belge Bakanlar kurulu tarafından onaylanarak yürürlüğe girerse; geçmişteki ile birlikte bir on sene daha devam edecek uygulama ile, 20 senelik bir dönemde Devlet kadrolarındaki Kamu görevlilerinin fotoğrafını bu günden çekersek karşımıza, İslâm dışı inançlara sahip, milliyetçi soldan aşırı sağa kadar uzanan bir yelpaze içerisine girebilen kişilerin hakim olduğu bir BÜROKRAT Kadrosu çıkacak demektir.  Devlet kadrolarını hangi inanç grubuna teslim etme hazırlığı içinde olduğunuzu, başınızı iki elinizin arasına alarak bir kez daha düşünün lütfen. Anlaşılan bu dönemin sonunda Devlet kadrolarına, Alevîliği İslâm dışı bir inanç olarak tanıtmak isteyen Alevîler ile Sabateist ve benzeri inanç sahibi kişiler hakim olacaktır.

Devlet kadrolarındaki tasfiye devam ederken, en uç garnizonlara kadar ulaşan EMASYA Planları vasıtasıyla; Devletin istihbarat birimleri ve güvenlik güçleri, sorumluluk bölgelerinde, insanları fişlemeye devam etmek mecburiyetinde olacaklar. Zaten bu görevi seve seve yapacak kadrolar da oluşmuş olacak. Artık isteseniz de, bu bölme çarkının önüne geçmeniz zor olacaktır.

Yeni dönemde, İslâmı, yaşam tarzı olarak hayatlarına uygulayanlar ile, etnik kimliklerini öne çıkaranlar sıkıntı çekecekler. Devletten ve Devletin faaliyet alanlarından tecrit edileceklerdir. Devletin gücü, tehdit olarak değerlendirilen Milletin geniş bir kitlesi üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılacaktır. Dış tehdide yönelmesi gereken güç ve imkânlar heba edilecektir. Özellikle Alevi-Sünni ve Türk-Kürt bölünmeleri, bu dönemde Devletin uygulamaları nedeniyle artacaktır. Vatan?ın bütünlüğü ve üniter yapı  tartışılır hale gelecektir.

Yeni dönemde ulusalcı sol ile milliyetçi sağ,  devlet tarafından himaye görecek ve bu yelpaze içinde yer alan siyasi partiler, iktidar yapılmaya çalışılacak, özellikle manevi değerlere sahip olan partiler tasfiye sürecini yaşayacaklardır. Muhtemelen milliyetçi sağ bir parti iktidara, ulusalcı sol bir parti de ana muhalefete getirilmeye çalışılacaktır.

AB ile Müzakere sürecinin de bu oluşumu teşvik edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

Bu değerlendirmeye katılmayanların gaflet uykusundan uyanmasını öneririm.

MİLLETİNİZİ VE DEVLETİNİZİ SEVİYORSANIZ :

Milli ve manevi değerlerin ayak altına alındığı,  en temel hak özgürlüklerin küçük bir azınlık dışındaki geniş bir kitleden esirgendiği; azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği; geniş kitlelerin birbirine düşman edildiği; milleti bir arada tutacak temel değerlerin, horlandığı ve yitirildiği; Vatanın bütünlüğünün  ciddi şekilde tehlikeye sokulduğu; Devletin ve Milletin, kapımızdaki gerçek dış tehdide karşı savunmasız bırakıldığı bir duruma girmesini istemiyorsanız, MGSB?ndeki Milli Hedefe ve Ülkemize yönelik tehdide dikkat etmelisiniz.

1. Sahip olduğumuz medeniyeti ve bunun gerektirdiği hayat tarzını yaşamayı gaye edinmiş, Milletimizin tamamına yakın bir bölümünü, Devlete tehdit olarak göstermeye sebep olacak bir Medeniyeti, Millete Hedef olarak göstermekten vazgeçin. Çünkü bu güne kadar, Devlet çarkına böyle bir hedef gösterildiği için, mensup olduğu medeniyeti yaşamak isteyen insanlarımıza mürteci gözü ile bakılmıştır.

2. Tarih boyunca düşmanlıktan başka bir şey görmediğimiz batı ile entegre olabileceğimizi düşünüp de, onların kriterlerine uyum sağlamak için onca çaba harcarken; yüzyıllardır beraber yaşadığımız ve pek çor değere ortak olarak sahip olduğumuz bir etnik grubun kimlik talebini bölücülük olarak görüp, baskı ile sindirme politikaları sürdürmekten ve bu etnik grubu yabancı güçlerden medet umar hale sokup, bizleri silahlı çatışmanın eşiğine getiren yanlış politik tercih ve değerlendirmelerden vazgeçin.

3. Milletin, şucu-bucu diyerek, tamamına yakınına kuşku ile yaklaşılmasına; Milletin ve sahip olduğu değerlerin Devlete düşmanmış  gibi algılanmasına sebep olan İÇ TEHDİT damgalamasından vazgeçin. Bir toplumda tabii ki, adi de, örgütsel de suçlar ve suçlular olacaktır. Bunları bertaraf edecek güvenlik organizasyonunu yapmak bir Devletin en başta gelen görevidir. Kolaycılıkla geniş kitleleri suçlu görerek, işin içinden çıkılacağı düşünülüyorsa, sonunda ortada devleti savunacak Millet kalmayacaktır. PKK, THKP, HİZBULLAH gibi, ülkemizi yılarca uğraştırmış örgütler tabii ki iç tehdittir. Hem de bunlar gerçekten kökü dışarıda olan tehditlerdir. Bunlara ABD?nin içimizdeki gizli orduları gözü ile bakabiliriz. Tabii ki İçişleri Bakanlığımıza bağlı güvenlik güçlerimiz, bu örgütler ile uğraşırken, Silahlı Kuvvetlerimiz de  bu örgütlerin dışarıdaki destekçisi durumundaki gerçek düşmanlara yönlendirilmelidir.

Milletin büyük bir bölümünü işaret eden kavramları tehdit olarak göstermek doğru olamaz. Böyle tehdit değerlendirmesi yapmakta ısrar edenlere dikkat etmek lazımdır.

4. Gerçek tehdit olarak ABD ve İsrail dururken, sadece Ege Denizinde ihtilaf göstermek kendimizi aldatmaktır. Bu iki Devletin Ortadoğu?daki gerçek niyetleri belli olduğu halde, bütün gücümüzü bu tehdidi bertaraf etmek için seferber etme zamanımız geçmek üzere iken, milletle uğraşmak gaflet olmaz mı?

5. Eğer Silahlı Kuvvetlerimizi iç siyasete  karışmasından, millete karşı devleti koruyup kollamakla görevli olduğu yanlış şartlanmasından kurtarmak; Milleti de bir gaye etrafında tekrar birleştirmek istiyorsanız, GERÇEK DIŞ DÜŞMANI açık olarak ifade etmekten çekinmeyin ve Silahlı Kuvvetlerimize, Ülkemizi ve Devletimizi bu yakın ve güçlü düşmana karşı savunma görevi veriniz.

6. Yok bu hali ile MGSB?ni, Bakanlar Kurulu olarak onaylarsanız,  Bürokratik Otorite ile Siyasi Otorite arasında devam eden  İktidar Mücadelesinin, sizin iktidarınız tarafından da kaybedildiğini ve tasfiyeniz için bu belge ile, Bürokratik otoriteye meşru zemin hazırladığınızı, bundan da Milletin de Devletin de çok zarar göreceğini bilmeniz gerekir. 08 KASIM 2005

 

Adnan Tanrıverdi
(E.) Tuğgeneral
ASDER Gnl.Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn