Asker ve Dini Değerler Paneli Özeti (02 Mart 2008)

?ASKER VE DİNİ DEĞERLER

Güncel ve Bilimsel Yaklaşımlar ?

PANELİ-2008

AÇIŞ KONUŞMASI

(02 MART 2008 Tarihinde ASDER tarafından planlanan, tarafımızdan yönetilen, bildirileri ASDER Bültenine ek olarak yayınlanan, ?Asker ve Dini Değerler; Güncel ve Bilimsel Yaklaşımlar? Panelinin tarafımızdan yapılan açış, bildiri özetleri ve kapanış konuşmaları, o günleri hatırlamak ve kat edilen mesafeyi değerlendirmek üzere bu gün okuyucularımızın dikkatine tekrar sunmak ihtiyacı duyulmuştur.)

Değerli misafirler;

Bilim, fikir ve devlet adamı kimlikleri ile toplantımıza anlam katan konuşmacı konuklarımız; muhterem hanımefendiler, basınımızın değerli temsilcileri ve derneğimizin kıymetli mensupları, ?Asker ve Dini Değerler; Güncel ve Bilimsel Yaklaşımlar Panelimize? hoş geldiniz. Toplantımızı şereflendirdiniz. Şahsım ve Adaleti Savunanlar Derneği mensupları adına, teşekkürlerimi arz ederim.

ASDER olarak, 2006 yılı sonlarında, yönetim kurulumuzda  yaptığımız değerlendirmede, 2007 yılını, milli iradenin devletin tüm kurumları üzerinde hakimiyet tesis etmesi için belirli faaliyet ve fırsatları içinde barındıran, TC tarihinde fevkalade önemli bir yıl olacağı yargısına varmıştık.

Derneğimizin kuruluş gayesine uygun olarak da; sürece müspet katkı sağlamak amacıyla; Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce, TBMM?nin yetkisi içinde seçimin yapılması gerektiği temalı bir  Panel; zamanında yani Kasım2007?de yapılacak genel seçimlerden hemen sonra da, yeni Meclise ve Bakanlar kuruluna mesaj olması açısından, Silahlı Kuvvetlerde din eğitimine önem verilmesi ihtiyacını işleyen bir panel yapmayı planlamıştık.

İlk panelimizi ?Milli İradeye Saygı-2007? olarak planladık ve 15 Nisan 2007 tarihinde icra ettik.

İkinci panelimizi de ?Asker ve Dini Değerler Paneli? olarak 11 Kasım 2007 tarihinde icra edilmek üzere planlamıştık. Ancak, Ekim ayında, sınır ötesi harekat gündeme gelip, 20 Ekim 2007 tarihinde TBMM sınır ötesi harekâta izin verince, bu paneli 2008 Şubat ayı sonunda yapmanın daha uygun olacağını değerlendirerek, ?Asker ve Dini Değerler? Panelimizi tehir etmiştik. Bu gün bu tarihte, yapmak üzere hazırlıklarımızı tamamladık ki, bu defa,  21 Şubat 2008 akşamı ?Sınır Ötesi Kara Harekatı? başlatıldı.

Bu Panelin serüveni ve kaderi, Sınır ötesi harekât ile birleşmiş gibi. Demek ki bu panelimizi, böylesine sıcak bir gündemde icra etmemiz gerekiyormuş.

Bu vesile ile, en üst komutanından en kıdemsiz erine kadar,  Kahraman Silahlı Kuvvetlerimize, üstün başarı ile başlatıp, aynı mükemmellikle sonuçlandırdığı için teşekkür ediyor; bu harekât sırasında şehit olan askerlerimize Allah?tan rahmet, hüzünlü ailelerine baş sağlığı ve sabır diler; karda-kışta gayretle görevlerini sürdüren, her kuvvet, sınıf ve rütbeden asker kardeşlerimize şükranlarımızı sunarım.

Değerli Konukla;

Ülkemiz kritik bir dönemden geçmiştir.

Bu dönem, devletin gücünü elinde bulunduran kurumların, rejimi koruma adına, Parlamentoyu ve bütünüyle icrayı da güdümüne alarak, milletin dinî hayatı üzerine dayanılmaz baskılar kurduğu ve islâmı  hayat tarzı olarak kabul eden, milletimizin asli unsurunu devlet yönetiminin dışına iten uygulamaların fütursuzca dayatıldığı bir dönem olarak Türk Milletinin sosyal tarihinde yerini alacaktır.

Bu döneme, ?yanlış laiklik anlayışının? Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde zirve yaptığı dönem diyebiliriz.

Ülkemizde, İslâmî inancı ve hayat tarzını Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel felsefesine aykırı bir davranış olarak gören, inancını yaşayan insanların ?Demokratik, laik cumhuriyet? için tehdit olduğuna inanan bir kısım odaklar, geçmişte olmuştur, bu gün de vardır. Ve gelecekte de olacağı anlaşılmaktadır.

Bu çevreler, laikliğin gereği olarak, insanların inançlarını ancak vicdanlarında yaşatabileceklerini, inancın tezahürü olabilecek her hangi bir davranışın açık olarak ve toplum içinde yaşanmasının kabul edilemeyeceğini; batı özentisi bir kısım alışkanlıkların modern yaşamın gereği olduğunu; islâmî inanca ters de olsa, inancını gerekçe göstererek bu alışkanlıklardan kaçınanların hoş görülemeyeceğini; kabul ediyorlar ve İslâmî yaşantısında ısrar edenlerin kamudan uzaklaştırılmasının gereğine inanıyorlar; bunu hassasiyetle savunuyorlar ve uyguluyorlardı.

Bu anlayış, Silahlı Kuvvetlere  de hakim olup, rejimin vazgeçilmez şartı bir  düşünce sistemi olarak benimsenip kurumlaşınca; milletin dini değerlerine ters ve yabancı bir zorba ideoloji, devletin kontrolünü eline geçirmiş oldu.

Geçtiğimiz on yılı aşkın süre içinde de, milletimizin asli unsuru, bu ideolojinin hakim olduğu Devlet Kurumlarına yaklaştırılmadılar.

Diğer taraftan da bu süreçte uygulanan baskılar sayesinde, millet dayatmacıların gerçek yüzünü görmüş oldu. Fulü resimler netleşti, sade vatandaş kafa karışıklığından kurtuldu ve 2002 seçimlerinde TBMM?ne iradesini  özgürlük ve hürriyetler, istikametinde yansıttı.

Bu yansıma ile Yasama ve Yürütme yasakçı uygulamaların önünde önemli bir engel haline geldi. Nihayet, 2007 Genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucu da, yasakların kaldırılması için dönüm noktasını teşkil etti.

Her kesimi ile Milletin ?dinî hayatı? üzerindeki, hukuksuz ve yasa dışı olarak, dayatmalarla getirilen kısıtlamaların kaldırılması için uygun ortam oluştu. Ancak yeni anayasa yapılması çalışmaları ve her alandaki yasakların kaldırılması girişimi, bu sınırlamaların konulmasını sağlayan kurum ve güçlerce, büyük mukavemetle ve tehditlerle önlenmeye çalışılıyor ve tepkilerin istikrar ve huzur bozucu şekilde devam edeceği anlaşılıyor.

İşte, bu noktada, ASDER olarak yeni bir tartışmayı açmak istiyoruz.

Dayatmacı çevreler destek ve gücü, maalesef Silahlı Kuvvetlerimizin milletin dini değerlerini devletin geleceği için tehdit olarak görüp göstermesinden alıyorlar. Zaten, toplum hayatına 28 Şubat 1997 müdahalesi ile getirilen dayatmalar, Silahlı Kuvvetler tarafından kendi personeli için, kendi bünyesinde daha  önce başlatılmıştı. Yani hukuk dışı dayatmaların merkezinde Silahlı Kuvvetler bulunmaktadır. Bu durum görmezden gelinerek, köklü değişiklerin sükunetle yapılması mümkün görülmemektedir. Bu nedenle;

Silahlı Kuvvetlerin personel alma, yetiştirme ve tasfiye politikaları; milletin refah ve huzuru, devletin güvenlik ve bekâsı için, yalnızca Silahlı Kuvvetlere bırakılamayacak kadar önemlidir. Bu nedenle, millet silahlı kuvvetleri ile yakından ilgilenmelidir.

Bu noktada;

Derneğimiz üyeleri; Ülkemizin güvenliği ile ilgili konularda alternatif politikalar geliştirebilecek, deneyim, donanım, birikim ve tecrübeye sahip bulunmaktadır. Bu müktesebatını da milletimizle paylaşmayı bir görev bilmektedir. Bu düşünce nedeniyle, değerli bilim ve fikir adamlarımızın iştiraki ile bu gün icra edilecek olan ?Asker ve Dini Değerler? Panelini düzenlemiş bulunmaktadır.

Dört saatlik süre içinde; Asker-din ilişkileri ile, modern toplumda yaygınlaşan suç işleme eğilimi ve modern ordularda disiplin ve din eğitimi konuları incelenecektir.

Bu panelde konuşulanları ve çıkan sonuçları da, ?Asker ve Dini Değerler? konusuna hasredeceğimiz, Adaleti Savunanlar Bülteninin 8 inci sayısında yayınlamaya çalışacağız.

Değerli hazırlıkları ve kıymetli fikirleri ile Panelimize katılan konuşmacı dostlarımıza, çalışmaları izlemek için buraya gelen siz misafirlerimize tekrar teşekkür ediyor, yapılacak mesainin hayırlara vesile olmasını diliyor ve saygılarımı sunuyorum.

(Bizim  Açış Konuşmamızla başlayan panel,

  • Sultanahmet Camii Baş imamı Muhterem Emrullah Hatipoğlu'nun sunduğu ?Askerde ve Kamil İnsanda Aranan Vasıflar? konulu;

  • Dr. Ramazan Balcı'nın sunduğu ?Manevi Değerler ve Savaşma Yeteneği? konulu;

  • E. Tuğg. Korkmaz Tağma'nın sunduğu ?Siyasete Karışan Ordular ve Sonuçları? konulu;

  • Prof.Dr. E. Tbp. Alb. Nevzat Tarhan'nın sunduğu ?Modern Ordularda Suç İşleme Eğilimi? konulu;

  • E. J. Kur.Bnb. Kemal Şahin'in sunduğu ?Modern Ordularda Disiplin Sorunu? konulu;

  • E. Öğr. Bnb. Arif Çelenk'in sunduğu ?Modern Ordularda Din Eğitimi? konulu çok değerli bildirilerinden sonra;

Bizim aşağıdaki kapanış konuşmamıla ?Asker ve Dini Değerler Paneli? son bulmuştur.)

BİLDİRİLERLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELERİMİZ:

Birinci Bildirinin Takdiminden;

  • Önceki Giriş Konuşmamız;

    • Askerlik, profesyoneller için ulvî bir meslek, yükümlüler için ise ulvî bir görevdir. Ulvîdir çünkü;

    • Meşru niyetle yapılırsa, öldürmek suç değil; ölmek ise, başka bir şekilde yaşamanın başlangıcı, kişiyi cennete ulaştıran bir fedakarlıktır.

    • Bu şuurla yapılan askerlik hizmeti  de, sahiplerinin kat kat ecir almasına sebep olmaktadır.

    • Peygamber Efendimiz (SAV) in sözlerinden hareketle, askerlik hizmetini yapan yükümlülerin 15 aylık askerlik hizmeti karşılığında 1700 sene nafile ibadet etme ecri  almasının mümkün olduğunu hesap etmiştim.

    • Ne mutlu bu şuurla askerlik yapanlara!

    • Şimdi ilk konu olan, Askerde ve Kamil İnsanda Aranan Vasıflar konusunda görüşlerini açıklamak  üzere, değerli Emrullah HATİPOĞLU Hocamıza, sözü veriyorum,

  • Sonraki Değerlendirmemiz;

    • Değerli Hocam, takdiminizle dinimizin askerliğe bakışını, şehitlik makamının değerini, kişilere kazandırdığı hasletleri ve Allahü Teala?nın savaşanlara yardımını, bizlerde de coşkuya sebep olacak şekilde ortaya koydunuz. Teşekkür ederiz.

İkinci Bildirinin Takdiminden;

  • Önceki Giriş Konuşmamız;

    • Din, toplulukları millet yapan temel değerlerden birisidir. Tarihte var olmak veya yok olmamak için, çıkan pek çok savaşın gerçek sebebini, milletlerin inanç sistemleri oluşturmuştur.

    • Savaşan devletlerin savaşma gücünü oluşturan maddi imkanlar, yani silahlarının sayısı ve niteliği ile savaşanların sayısı, savaşların sonucunda kuşkusuz  etkili olmuştur. Ama sonucu belirleyen esas etkeni, orduların sahip oldukları manevi güçleri teşkil etmiştir.

    • Şanlı tarihimizde, büyük zaferlerin hemen hemen tamamı  düşmanına nazaran sayıca daha az, ancak maneviyatı daha yüksek ordular tarafından kazanılmıştır.

    • Şimdi İkinci konu olan, Manevi Değerler ve Savaşma Yeteneği konusunda görüşlerini açıklamak  üzere, Sn. Ramazan BALCI  Hocamıza, sözü veriyorum,

  • Sonraki Değerlendirmemiz;

    • Değerli Ramazan Hocamıza sunduğu kıymetli bilgilerden dolayı teşekkür ediyoruz. Gerçekten inancın;

      • Vatan şuurunun oluşup yerleşmesinde;

      • Milletin birbiri ile kaynaşıp bütünleşmesinde;

      • Bayrağın ve sancağın gönüllerde değer kazanmasında;

      • Savaşan komutanların,  en gayri müsait zamanlar da  bile yüksek cesaret ve ruh haline ulaşmasında;

      • Milletin fertlerinde Devletine ve idarecilerine bağlılık ve itaat duygularının bir karakter haline gelmesinde;

    • Ne derece önemli bir faktör olduğunu, o güzel tarihçi birikimi ile bize anlattılar.

    • Ramazan Hocamıza tekrar teşekkür ediyoruz.

Üçüncü Bildirinin Takdiminden;

  • Önceki Giriş Konuşmamız;

    • Siyaset ve Devleti idare etme sevdası; Orduların içine girince; ağaç kurtlarının en sert ağaçların gövdelerini  koflaştırdığı gibi, Orduları ve mensup olduğu devletleri yiyip bitirmiştir.

    • Yakın tarihimizde, Balkan Savaşı bizim için en büyük ibret sayfasıdır. Ordularımız, tarihimizde benzerine rastlanmayacak derecede bozguna uğramış, Devletimiz onmaz yaralar almıştır.

    • Sözü Korkmaz Paşa?ma bırakmadan önce, Balkan Harbinde Bozgunun boyutunu gözlerimizin önüne serecek, Batı Ordumuza (Şimdiki Makedonya Sınırları içindeki) bağlı Vardar Ordusunun Kumonova ve Perlepe Bozgunlarını tasvir eden üç paragrafı, Aram Andonyan?nın Balkan Harbi Tarihi Kitabından okumak istiyorum (Syf 345,346, 362)

    • ?..Ne var ki, kaçaklar izdiham yaratıyorlardı. Özellikle yaralı vagonlarına yapılan saldırı hazin bir manzara arz ediyordu. Kaçan askerler yaralıları zorla vagonlardan çıkarıp atıyorlar, onların yerine kendileri giriyorlardı. Zavallılar ayaklar altında kalıyor, merhametsizce eziliyorlardı. Feryatlarını dinleyen bile yoktu??? Syf.345

    • ???Ansızın birisi diye bağırıyor. Doğru değil. Ama bu feryat yetiyor yeni bir karışıklık, yeni bir panik yaratmaya. O zamana kadar toplarını terk etmemiş olan birkaç asker artık dayanamıyor, beygirlerin kayışlarını kesiyor, sırtına atlayıp dört bir yana dağılıyorlar?? Syf.346

    • ???Fakat hala karlar üzerinde yatan 300 ceset????Köpekler üşüşmüş cesetlerin başına. Biz yaklaşınca ziyafetlerini yarıda kesiyor, kanlı burunlarını ölülerden çekiyor. Gagalarında ceset parçaları taşıyan kargalar da rahatsız oluyor bizden. Fakat uzaklaşmıyor, geçmemizi bekliyor, şölene devam etmek için. Güzel Babuna Ovasında terkedilmiş silahlar, çeşitli eşyalar, yük arabaları ve cesetlerle kaplı olmayan yer yok. Her tarafta ağır bir sessizlik??.?Syf.362

    • Ne hazin bir durum. Balkan Harbi başından sonuna ibretlik sahnelerle dolu.

    • Şimdi Üçüncü konu olan, Siyasete Karışan Ordular ve Sonuçları konusunda görüşlerini açıklamak  üzere, Korkmaz Tağmaz Paşa?ma, sözü veriyorum,

  • Sonraki Değerlendirmemiz;

    • Korkmaz Paşamıza teşekkür ediyoruz.

    • Devlet-Din-Ordu-Millet ilişkilerini tarihi gelişimi ile ifade ederek; Osmanlı Tarihini bize özetlediler. Tarihimizin inişli çıkışlı dönemlerinde Ordunun siyasete ve devlet yönetimine heveslenmesinin canlı örneklerini gözümüzün önüne serdiler.

    • Takdimlerinde;

      • Orduların siyasete, iradenin dirayetini kaybetmesi ile bulaştığını; dolayısıyla suçlu ararken sadece müdahaleci askerleri değil, onları yönetme durumunda olanlarda da aramak gerektiğini işaret ederek;

      • Milletin değerleri ile yönetenlerin değer verdiklerinin farklılaşması ile, yönetimde bozulmanın meydana geldiğini; bu bozulmanın Komuta kademesini, bunun da disiplini bozduğunu, sonun da  Balkan Harbi bozgunu gibi büyük bir yıkımın yaşandığını;

      • Ordu-Millet anlayışının, Ordusunu Milletle bütünleştirdiğini; Ordu-Devlet anlayışının ise, milleti ve Devleti karşı karşıya getirdiğini;

    • Vurgulayarak, yaşadığımız sıkıntılara, vukufiyetle parmak basmışlardır.

    • Bu güzel inceleme ve takdimlerinden dolayı, kendilerine tekrar teşekkür ediyoruz.

Dördüncü Bildirinin Takdiminden;

  • Önceki Giriş Konuşmamız;

    • Elimde, Emniyet Genel Müdürlüğünün 2006 yılına ait ? Suç Türlerine göre Asayiş Olaylarının? İstatistiki bilgileri var. Bir yıl içinde ülke genelinde, şahsa karşı 321 676 suç; mala Karşı ise 463 834 suç işlenmiş. Nüfusumuza oranı %1,1, tespit edilemeyen yolsuzluklar, rüşvet olayları, hırsızlıklar, tecavüzler, yani kayıt dışı olaylar, bu sayıların dışındadır.

    • Suç işleme eğilimi de her geçen yıl artmaktadır. Ordumuzun hem profesyonel kadroları ve hem de yükümlüleri bu kaynaktan beslenmektedir. Her insanın başına bir Güvenlik görevlisi dikemeyeceğimize göre, suçları engellemek için daha köklü bir çözüm geliştirilmesine ihtiyaç vardır.

    • Şimdi Dördüncü konu olan, Modern Orduların yapısı ve askerlerin suç işleme eğilimlerinin nedeni konusunda görüşlerini açıklamak  üzere, Nevzat TARHAN Hoca?ma, sözü veriyorum,

  • Sonraki Değerlendirmemiz;

    • Bilimsel olarak modern toplumun kişilik özelliklerini, antisosyal kişilikleri ve özelliklerini, vicdani retçilerin psikolojisi ve askerlikten soğutmaya sebep olan gerçek sebepleri de gözlerimizin önüne sererek;

    • Silahlı Kuvvetlerin de bu olumsuz karakter yapılarından etkilenmemesinin mümkün olmadığını ve beden sağlığı kadar insanımızın ruh ve sinir sağlığına da önem vermemiz gerektiğini;

    • Bir taraftan, psikolojik bozuklukları ortaya çıkaran davranışlardan sakınırken diğer taraftan manevi eğitimin önemini bir kez daha hatırlamamızı sağlamıştır.

    • Kendilerine bu değerli çalışmalarından ve burada bizimle paylaşmalarından dolayı tekrar teşekkür ediyoruz.

Beşinci Bildirinin Takdiminden;

  • Önceki Giriş Konuşmamız;

    • Silahlı Kuvvetlerimizden, son iki yılda, (17 kişi Ağustos 2006?da ; 35 kişi Aralık 2006?da; 13 kişi Ağustos 2007?de; 31 kişi de Kasım 2007?de) Toplam 96 kişi TSK?nin itibarını sarsacak şekilde disiplin bozucu hareketlerde bulunduklarından dolayı YAŞ Kararı ile Re?sen emekli edildi.

    • Şimdi Beşinci konu olan, Modern Ordularda Disiplin Sorunu konusunda görüşlerini açıklamak  üzere, sözü Sn. Kemal Şahin?e veriyorum,

  • Sonraki Değerlendirmemiz;

    • Kemal Beye teşekkür ederiz.

    • Görevlerini başarı ile yapabilmeleri için, disiplinin, ordular için ne kadar önemli olduğuna değindi ve gerçek disiplinin nasıl olması gerektiğini:

      • ?Disiplinsiz bir ordu harbe elverişli değildir.?

      • ?Disiplin tabirinin, umumi surette ifade ettiği mana, müşterek bir iman ve duygu birliğidir.?

      • ?Disiplini kalıplaşmış hareketler ve mekanik davranışlar olarak görmek yanlıştır.?

      • ?Disiplinin arzu edileni; İnsanın bir inanç, sevgi, saygı, kültür ve bağlılık mesuliyeti ile disipline iradi olarak uyması tarzında bir disiplin kazanmasıdır.?

      • ?Disiplinden, şekilde kalan, bir baskı ve korkudan kaynaklanan nizami davranış kalıpları değil; bir sevgi, saygı, inanç ve bağlılığın tezahürü olan ve içten gelen samimi nizami davranışlar anlaşılmalıdır.?

      • ?Hakiki disiplin, hakiki itaat ve inkıyat korkunun değil insanda var olan çok daha yüksek duygu ve inançların, ulvi hasletlerin eseridir. Eğer ortada bir disiplinsizlik mevcut ise, bunun sebebi bu inanç, duygu ve hasletlerin zayıflığında aranmalı ve mütemadiyen insanın bu manevi kuvvetleri uyandırılmalıdır.?

    • İfadeleri ile vurgulayarak, zımnen, ?itaat, sebat, cesaret, canını esirgememe, vazifeye bağlılık, gibi hasletleri kendinde barındıran iyi bir müslümandan disiplinli bir asker olur? demek istedi.

    • Gerek modern orduların, gerekse kendi Silahlı Kuvvetlerimizin, disiplin kabahat ve suçları ile suça sevk eden sebepler hakkındaki İstatistiki bilgiler, gizlilikleri nedeniyle, elimizde bulunmadığından; bunların engellenerek, disiplinin sağlanması için daha somut önerilerin yapılmasına imkan bulunamamıştır. Ama inanıyoruz ki, Silahlı Kuvvetlerin, personel yetiştirme programları ile ilgili birim ve görevlileri; dindar olanlarla olmayanlar arasında suç işleme ve disiplin kurallarına uyma oranları ile bu gençlerin yetişme tarzlarını incelerlerse, çok daha sağlık sonuçlara ulaşabilirler.

    • Kemal Şahin Bey?e tekrar teşekkür ediyor ve Panelimizin son konusu ve konuşmacısına geçiyoruz.

Altıncı Bildirinin Takdiminden;

  • Önceki Giriş Konuşmamız;

    • Şu ana kadar, beş konuşmacımız ve ben, panelin son konu ve konuşmacısına zemin hazırlamaya çalıştık.

    • Askerliğin en çarpıcı tanımı, adam öldürme sanatını öğrenme ve gerektiğinde canını feda edebilmektir.

    • Psikopatları bir tarafa bırakırsak, inancı ne olursa olsun, insanlar ölüme giderken kendi ilahlarına sığınırlar.

    • Bu gerçekten hareket edersek, acaba modern ordular ve bizim Silahlı Kuvvetlerimizde, profesyonel ve yükümlülüklerini yerine getiren askerlerin, eğitimlerinin her safhasında;

      • inançlarına uygun din eğitimi veriliyor mu?

      • İbadetlerini ve dini vecibelerini yerine getirmeleri için imkan ve ortam sağlanıyor mu?

      • Bu maksatla görevlendirilmiş personel, tahsis edilmiş zaman, mekan ve imkan var mı?

    • Bu konuları da kapsayacak şekilde, Şimdi altıncı konu olan, Modern Ordularda Din Eğitimi konusunda görüşlerini açıklamak  üzere, sözü Sn. Arif Çelenk?e veriyorum

  • Sonraki Değerlendirmemiz;

    • Arif Bey?e teşekkür ediyoruz.

    • Çok geniş bir araştırmanın özetini bizimle paylaştı.

    • Dinlerinden en uzak olarak yaşadıkları bilinen;

      • Hollanda?da 544,

      • Norveç?te 400,

      • Danimarka?da 135,

      • Belçika?da 85,

      • Laikliğin merkezi olarak kabul edilen Fransa?da 431 din subayının bulunması, Fransa?da hem de bunların 12?sinin Müslüman olması;

    • Ama % 99?u Müslüman olan Türkiye?de, barış zamanında Silahlı Kuvvetlerde ?din subayı? nın  bulunmaması, ayrıca da dindar insanların tehdit olarak değerlendirilerek Silahlı Kuvvetlerden ihraç edilmesi; gerçekten ibret alınacak bir durum olarak gözlerimizin önüne serilmiştir.

    • Yine, ABD?nin Ordusunda, tarihi gelişimi içinde din işlerine verdiği önem ile Osmanlı Devletinde din işlerine verilen kadro ve önemin, Cihanşümul Devlet olmanın sırrı olduğu hususu dikkatlerimize getirilmiştir.

    • Silahlı Kuvvetlerimizin, içine itildiği yanlışlıktan kurtarılarak, din işlerine, tarihimizdeki değerinin verilmesi en yürekten dileklerimizdir.

PANEL KAPANIŞ KONUŞMASI VE SONUÇ:

Ülkemiz,

Dini hayatın kısıtlamalara maruz olduğu ve büyük baskılar altında tutulduğu; İnanç özgürlüğüne dönük her talebin, laiklik karşıtı olarak gösterilerek geri çevrildiği ve cezalandırma yollarının arandığı;

Kamu Kurum ve Kuruluşlarından, ilk, orta ve yüksek öğrenimden, dindar insanların tasfiye edildiği;

Sıkıntılı ve tehlikeli bir dönemden geçmektedir.

Dayatmacı çevreler destek ve gücü, maalesef Silahlı Kuvvetlerimizin milletin dini değerlerini devletin geleceği için tehdit olarak görüp göstermesinden alıyorlar.

Bu durum görmezden gelinerek, köklü değişiklerin sükunetle yapılması mümkün görülmemektedir.

Temel hak ve özgürlükler alanında, inanca dönük her talep, müthiş dirençle karşılanmaktadır.

Direnç gösteren Kurum ve kişiler Silahlı Kuvvetlerin arkasında olduğuna inanıyor ve güveniyor.

Hem Silahlı Kuvvetlerimizin gerçek güçüne ulaşması, hem ülkemizde huzur ve istikrarın tesisi ve hem de Türkiye?nin güçlü bir dünya devleti olabilmesi için:

  • Öncelikle, Silahlı Kuvvetlerde zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır.

  • Ordumuz dini değerleri tehdit olarak görmekten vazgeçmelidir.

  • Silahlı Kuvvetlerimizde, askeri okullarda, eğitim merkezlerinde, kışla ve kararğahlarda dinimiz öğretilmeli, yaşanması için tedbirler alınmalıdır.

  • Karargah, Kurum ve kıtalarda din işleri için personel görevlendirilmelidir.

  • Bunların gerçekleşebilmesi için, önce kan kaybı durdurulmalı, yani inançlı personelin, hukuk dışı, tasfiye işlemine engel olunmalıdır.

Silahlı Kuvvetlerin personel alma, yetiştirme ve tasfiye politikaları;Ordumuzun daha güçlü olması, rejimin selameti, istikrar,  milletin refah ve huzuru, devletin güvenlik ve bekâsı için, yalnızca Silahlı Kuvvetlere bırakılamayacak kadar önemlidir. Bu nedenle, millet silahlı kuvvetleri ile yakından ilgilenmelidir. 02 MART 2008

Adnan Tanrıverdi

E. Tuğgeneral

ASDER Gnl. Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn