Analitik Bakış ile 28 Şubat'a Dair Bir Söyleşi (27 Şubat 2009)

28 ŞUBAT DEMİREL'İN CUMHURBAŞKANI OLMASI İLE BAŞLADI

On ikinci yılını dolduran, 28 Şubat müdahalesini, dönemi en bilen isimlerden, Emekli Tuğgeneral ve Adaleti Savunanlar Derneği Genel Başkanı Adnan Tanrıverdi ile konuştuk.

03 Mart 2009 08:00 // Analitik Bakış / Özel 

Engin Dinç'in Haberi

28 Şubat 1997, Türk siyasi tarihinin en dönemli virajlarından birisi. On ikinci senesini dolduran, 28 Şubat müdahalesi, Türk medyasının da son günlerde önemli gündemlerinden birisini de teşkil ediyor. Özellikle, Ergenekon terör örgütünün darbe planlarının deşifre edilmesiyle birlikte, 28 Şubat'ın ve Batı Çalışma Grubu'nun Ergenekon ile ilişkisi olup olmadığı kamuoyunun merak ettiği hususlar arasında. On ikinci yılını dolduran, 28 Şubat müdahalesini, dönemi en bilen isimlerden, Emekli Tuğgeneral ve Adaleti Savunanlar Derneği Genel Başkanı Adnan Tanrıverdi ile konuştuk. İşte Adnan Tanrıverdi'nin, MGK'nın fonksiyonundan darbe hazırlıklarına, 28 Şubat-Ergenekon bağlantısından müdahelenin mağdurlarına kadar, Analitik Bakış'ın sorularına verdiği cevaplar:

'28 ŞUBAT BİR MGK DARBESİDİR'
 
Analitik Bakış: Adnan Bey, 28 Şubat post modern darbesini diğer darbelerden ayıran yönler nelerdir? Bu darbeyi gerçekleştiren askerin hedefinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Adnan Tanrıverdi: 28 Şubat; Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanının işbirliği ile, iyi planlanmış, önceden hazırlanmış, psikolojik harekat ile toplum sindirildikten sonra, talepleri 28 şubatta açıklanan, uygulaması aşama aşama geniş zamana dağıtılan, yasal kılıfla kamufle edilmiş bir MİLLİ GÜVENLİK KURULU (MGK) DARBESİDİR. Hazırlanmasında ve özellikle de uygulama safhasında, kontrol ve koordine edici güç olarak Silahlı Kuvvetler ve Jandarma Genel Komutanlığı; uygulayıcı güç olarak da, Cumhurbaşkanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Yüksek Öğretim Kurumu, Mecliste temsil edilen muhalefet Partileri (CHP, ANAP, DSP), Sivil Toplum Kuruluşları olarakTOBB,TİSK, TÜRK-İŞ, DİSK, KESK ve sorumsuz bir kısım medya aktif rol almışlardır.

Darbenin hedefinde; milletin manevi değerleri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında görev almış islâmî inancını hayat tarzı olarak yaşayan şahıslar vardı. 28 Şubat, İslâmi inanca sahip personeli Devletten tasfiye ve yeniden devlette görev alma imkanını önleme hareketidir.

'28 ŞUBAT SÜRECİ DEMİREL'İN CUMHURBAŞKANI OLMASIYLA BAŞLAMIŞTIR'

Analitik Bakış: Sizce 28 Şubat sürecinde özellikle Refah Partisi tarafından demokratik düzene yönelik bir tehdit söz konusu muydu? Bu darbenin sebeplerinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Adnan Tanrıverdi: 28 Şubat süreci, Merhum 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatı ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olması ile başlamıştır. 28 Şubat'ın Askerî  lideri İsmail Hakkı Karadayı'nın Genelkurmay Başkanı olması mümkün değildi. 17 Nisan 1993 tarihinde Merhum Turgut Özal vefat etti. 16 Mayıs 1993'de Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı oldu. 27 Temmuz 1993 tarihinde Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in gören süresi bir yıl uzatıldı. 30 Ağustos 1993 tarihinde, görev süresi dolacak Doğan Güreşin Emekli olması ile Genekurmay Başkanı olması gereken Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu, Doğan Güreşin görev süresi uzatılınca emekliye sevkedildi. Bu şekilde, İsmail Hakkı Karadayı, önce KKK'ı, bir yıl sonra da Genelkurmay Başkanı oldu. Yani 28 Şubat süreci Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olması ile başladı. İsmail Hakkı Karadayı'nın Genelkurmay Başkanı olmasıyla da aktivite kazandı.

28 Şubat'a hazırlık olmak üzere, Silahlı Kuvvetler'deki inançlı subay ve astsubayların durumları, Aralık 1994 Şurasında görüşüldü. Ağustos ve Aralık 1995 Şûrasında TSK'dan tasfiyeler başladı.

REFAHYOL Hükümeti 28 Haziran 1996 tarihinde kuruldu. Yani Refah Parti Hükümet olmadan süreç başlatılmıştı. Refah Partinin tabanını tatmin etmek için, Taksim'e Cami gibi, yaptığı bazı açıklamalar, ülkenin menfeati için İran ve Libya'ya yapılan dış geziler, D-8 toplantısı demokratik düzene tehdit kabul edilemez.

Bunların her biri ve başka provokasyonlar, yukarıda belirttiğimiz anayasal kurumlar tarafından abartılarak, koro halinde gündeme taşınarak, yapılacak tasfiyenin gerekçesi olarak kullanılmıştır.

Darbenin gerçek sebebi, ÖZAL DÖNEMİ diyebileceğimiz, 1983-1993 döneminde toplumda yükselen İslâmi değerlerin ve yetişen inançlı kadroların Devlet'ten tasfiyesi, eğitim müesselerinin kapılarının inançlı gençlere kapatılması, toplumun bilinçlenmesini sağlayan kurumların faaliyetlerinin engellenmesi ve REFAH benzeri partilerin oy tabanının cezalandırılmasıdır diyebiliriz.

28 Şubat Darbesi ile siyasiler mağdur olmuştur. Ama esas mağdur olanlar Kamuda çalışan inançlı insanlar ile toplumun inançlı kesimidir. Ceza onlara kesilmiştir.

28 ŞUBAT SÜRECİNDE ORDUDAN ATILANLAR İADE-İ İTİBAR BEKLİYORLAR!

Analitik Bakış:  Özellikle dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya tarafından organize edilen Batı Çalışma Grubu?nun fişleme çalışmaları o dönemde sivil ve asker birçok görevliyi sıkıntıyı soktu. Sizin başında bulunduğunuz ASDER?de de bu şekilde mağdur olmuş isimler bulunuyor. 28 Şubat darbesinden olumsuz etkilenen ve mesleklerinden olan askerlerin hayatları nasıl etkilendi?

Adnan Tanrıverdi: Bu süreç ile birlikte, 1300 civarında subay ve astsubay, yasal bir suç isnat edilmeden, bir yargı önünde savunma hakkı verilmeden, yargılanmadan, yargıya başvurma hakkı da ellerinden alınarak, birkaç gün içinde Silahlı Kuvvetler ile ilişikleri kesilerek tasfiyeye tabi tutulmuşlardır. Bütün kazanım ve özlük haklarını kaybetmişlerdir. Bu yetmiyormuş gibi, 28 Şubat Kararları gereğince belediyeler dahil hiçbir kamu kurum ve kuruluşunda görev alamaları için de tedbirler alınmıştır. Toplum üzerinde kurulan yoğun baskı nedeniyle, özel şirketlerde dahi iş bulma imkanları engellenmiştir. Bunun dışında başlangıçta, yakınları dahi, bu arkadaşlara kuşku ile yaklaşmışlardır. 1996 yılından itibaren mağdur edilmiş bu askerlerin toplantılarına ben de katıldım. Onların içine itidikleri çaresizliğin derecesini anlatamam. Kendileri ayrı, eşleri ayrı, çocukları ayrı eziyet çekmişlerdir.

Bugün büyük sıkıntılarını atlatmış olarak, birikimleri ile Ülkelerine faydalı olma yollarını aramaktadırlar. Gasp edilen haklarının da bir gün kendilerine teslim edileceğini ümit ediyorlar.

YAŞ KARARLARI YARGI DENETİMİNE AÇILMALI
 
Analitik Bakış: Askerin o dönem siyasetin içine hatta merkezine oturmasının Türk Silahlı Kuvvetlere olumsuz bir etkisi olmuş mudur? Son Ergenekon operasyonuyla birlikte ortaya çıkan yapılanmalarla da ilişkili olarak TSK?da 28 Şubat?tan bu yana çeşitli illegal yapılanmaların sürekli olarak bir darbe beklentisi içinde örgütlendiği söylenebilir mi? Bu bağlamda daha sonra ortaya çıkan Ayışığı ve Sarıkız gibi gerçekleştirilemeyen darbe girişimlerini nasıl değerlendirmek gerekir?

Adnan Tanrıverdi: O gün, memleketi badireye sokmuş olanların marifetleri bu gün ortadadır. En güvenilir kurum olarak kabul edilen Silahlı Kuvvetlerimizi, 28 Şubat süreci, sıradan kurumlar arasına sokmuştur.

12 yıldır, İnançlı personelin tasfiyesi, yeni alınanlarda dini eğitim almamış olması hususunda gösterilen hassasiyet, Silahlı Kuvvetleri 28 Şubat 1997 tarihinden daha yoğun bir ideolojik kadrolaşma içine itmiştir. Milletin manevî değerlerine zıt bir ideolojik kadrolaşma.. Bu kadro milli irade karşıtı bir potansiyel yaratmıştır.

Darbelerin üç ana dayanağı bulunmaktadır. Anayasa ve Yaslarlarda imkan veren hükümler,Milli İradeye zıt ideolojik kadrolaşma, Kaos ortamı ve istikrarsızlık.

Bu üçü birlikte oluşunca askeri müdahaleler gündeme gelmektedir. Silahlı Kuvvetlerde ideolojik kadrolaşmanın önlenmesinin ilk şartı, hukuk dışı tasfiyelerin durdurulmasıdır. Bunun için de YAŞ Kararlarını yargı denetimine açmak gerekmektedir.

MECLİS ÇOĞUNLUĞU VARKEN YENİ ANAYASA YAPILMALI
 
Analitik Bakış: Son olarak sizin söylemek istedikleriniz nelerdir?
 
Adnan Tanrıverdi:1982 Anayasası, Siyasi İradenin dışındaki Anayasal Kurumlara fazla yetki vermiştir. TBMM'ini hakim duruma getirecek bir ANAYASA değişikliği geciktirilmeden yapılmalıdır.

Mevcut Cumhurbaşkanı ve yeni Cumhurbaşkalarının Millet tarafından seçilecek olması darbecilerin önünde büyük engeldir. İdeolojik kadrolaşmaları kıracak önemli bir gelişmedir. Ancak, ülkenin geleceğini riske atmamak için, Anayasal Kurumları milli iradenin konntrolüne sokacak yeni Anayasa, yeterli meclis çoğunluğu varken yapılmalıdır. 27 Şubat 2009

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn