Güvenlik Kuvvetlerimiz Neden Büyük Kayıplar Verdi (23 Ekim 2007)

GÜVENLİK GÜÇLERİMİZ SON BİR AYDA

TERÖRLE MÜCADELEDE NEDEN BÜYÜK KAYIPLAR VERDİ

Terörle mücadelede verilen büyük kayıplar, bazı çevrelerce, ?güvenlik güçleri terörle mücadelede ağırdan mı alıyor? sorusunun sorulmasına sebep olmaktadır.

22 Temmuz seçimlerini ve Cumhurbaşkanımızı, bir kısım çevrelerin içine sindirmeleri pek kolay olmayacak. İmkanları olsa, durumu zor kullanarak da değiştirmek isterler. Ama, şu anda bu,kesin olarak imkan dışındadır. Türkiye'nin istikrarı en kolay, Türk-Kürt çatışması ile bozulabilir. İç muhalefet merkezleri, bu nedenle, bu gün terörle mücadele konusunda iktidarın yetersiz kaldığı tezini işleyerek, istikrarsızlığa davetiye çıkarmaktadırlar. Halkı galeyana getirmektedirler. Burası doğru.

 

Ancak, gelişmeler, Silahlı Kuvvetlerimizin, terörle mücadelede, baskına uğradığını göstermektedir.

Gayri Nizami Harekâtta, kırsal alandaki mücadele, iki farklı unsur tarafından yürütülür.

Birincisi; çok iyi eğitilmiş ( asgari 110 hafta) özel kuvvetlerdir. Bunların esas görevi, bölgeden toplanmış insanlara gerilla eğitimi vermek ve bu kuvvetlere görevlerinde, müşavirlik ve önderlik yapmaktır.

İkincisi de; bölgeden toplanan, kısa bir ideolojik ve tatbiki eğitim verilerek, kırsal alanda gayri nizami faaliyetleri yürüten kuvvetlerdir. Eğitimleri ve becerileri kısıtlıdır.

Silahlı Kuvvetlerimiz, şimdiye kadar, kırsal alanda genel olarak ikinci tip teröristlerle mücadele etti.

Şimdi ise son eylemleri, zannederim:

Sınırın iki tarafında ana üsleri(Ulaşılması güç, savunulması kolay, ikmal, eğitim ve istirahatın yapıldığı korunmalı yerler) bulunan ve sınır hattına yakın uygun yerlerde de harekât üsleri (her gün değiştirilen ve kısa süreler için barınılan gizli, örtülü, korunma imkanları veren yerler) seçen, özel kuvvet niteliğine sahip, ikinci gurupta belirtilen yeteneklere sahip unsurlara eğitim veren, özel harekât unsurları yürütüyor.

Ayrıca da bu unsurlara muhtemelen, İsrail ve ABD'den istihbarat ve yönetim desteği veriliyor. Türkiye'nin iç bölgelerine sızmaları ve oralarda harekât yapmaları riskli olan bu unsurlar, bizim iç güvenlik birliklerimiz sınırlara yaklaştıkça ve Türkiye içindeki Ana üslere nüfuz etmeye başladıkça, bu özel harekât unsurları devreye sokuluyor.

Sınırı geçildikten sonra da, özellikle düzenli birliklerimizin, bunların baskın ve pusularına hedef olacaklarını zannediyorum.Tabii ki birer ikişer tim halinde (30-40 Kişi) harekât üslerinde barınan bu unsurlar, kendilerine verilen istihbarata göre hedef oluştukça, yeteri kadarı hedef bölgesine yakın bir harekât üssü seçiyor, orada kısa bir keşif ve görev oryantasyonundan sonra, pusu veya baskın icra ediyor, sonra yine küçük gruplar halinde, hedef bölgesinden süratle ayrılarak değişik bölgelerde yine küçük gruplar halinde toplanarak yeni harekât üslerine hareket ediyorlar.

Çok iyi bir irtibat sistemleri olduğunu zannediyorum. Muhtemelen, İsrail ve ABD tarafından temin edilmiş online şifreli, ses-maniple gönderme yapılabilen haberleşme sistemlerini kullanıyorlar. Başarılarının sebebinin bu olduğunu düşünüyorum

Bizim birliklerimizin başarısızlıklarının da;

  • birinci derecede, düşmanını çok iyi tanımıyorlar. Yani özel harekât unsurlarının devreye sokulduğunun farkına geç vardılar.
  • İkinci neden, eğitimleri ile mücadele teknik ve taktikleri de ikinci grup teröriste göre yapılmıştı. Bunlar hem daha yetenekli, hem de daha kalabalık.
  • Üçüncü sebep de, taze istihbaratla desteklenemiyorlar.
  • Dördüncüsü, çok geniş bir bölgede tedbir almak durumundalar. Alan Kontrolü diye bir taktik uyguluyorlar. Bu uygulama da kuvvet teksifini önlüyor. Sınıra yakın kısımlar da eğitimi kara birliklerine nazaran daha düşük olan jandarma birlikleri tarafından tutuluyor.

Son bir ay içindeki başarısızlıkların ana sebeplerinin bunlar olduğunu düşünüyorum.

Ancak, son PKK baskınından sonra, terör grubu ile temas muhafaza ettirilerek, 35 teröristin bertaraf edilmesi, önemli bir başarı sayılmalıdır. Bu tür baskınlarda, inisiyatifin baskın yapan grubun elinde bulundurulması ve temasın kesilip olay yerinden süratle uzaklaşılması hayati öneme haizdir. Buna imkan bulunamaması, güvenlik güçlerimizin etkinliğini göstermektedir.

Sınır Ötesi Harekâtın Başarılı olabilmesi için:

Sınır ötesi harekâta özel Kuvvetler Komutanlığı görevlendirilmeli; Jandarma özel timleri ve yeteri kadar komando tugayı da emrine verilmeli; sonra bu birlikler tarafından, tam bir Gayri Nizami Harp teknik ve taktikleri uygulanarak, Kuzey Iraktaki terör odakları kurutuluncaya kadar bunları harekâtı sürdürülmelidir. Özel Kuvvetlerin Harekât alanına, Bölgesel Kürt Yönetiminin, Merkezî Irak Hükümetinin veya ABD'nin düzenli ordu birlikleri sokuldukça, bizim düzenli birliklerimiz de harekât alanına sokulmalı. Böyle olursa, harekat hem etkili, hem en az zayiatla, hem sürekli, hem gizli, hem dünyanın tepkisini çekmeden, hem de en ucuz olarak icra edilebilir.

Kamuoyunun Kuşku Duyması Haksız Değil.

Toplumumuzda bir kuşku maalesef, hep mevcut olacak. Güvenlik Kuvvetlerimiz, Terörle mücadelede ağırdan mı alıyor?  Çünkü, hem devletin zirvesindekiler arasında bir güven bunalımı var; hem de bu gün, seçimlerden önce olduğu gibi, şehit cenazeleri istismar edilmeye başlanmıştır. İktidarın, tepkilerin kontrol edilmesi için tedbirler alması gerekmektedir. 23 Ekim 2007

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

ASDER Gnl. Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn