İnsanlığın Huzuru İslâm Birliğinde (06 Aralık 2004)

İNSANLIĞIN HUZURU İSLÂM BİRLİĞİNDE

20 nci yüzyıl, İslâm Birliğinin parçalandığı, Müslüman Milletlerin, içinden çıkan ve fakat kendi değerlerine yabancı idareciler tarafından, sözde medenilere köle edildiği bir devir olarak geçmiştir.

21 inci yüzyıl ise, tek kutuplu dünyada, Müslüman Topraklarına en gelişmiş ve tahrip gücü yüksek silahlarla hayasızca yapılan taarruzlar, tecavüzler, tahripler, katliamlar ve soykırım derecesine ulaşan fiili istila ve işgallerle başlamıştır.

Adaletin ve hakkaniyetin yerini kuvvetlinin eli ile şekillenen ve dalga dalga artan zulüm almıştır. Hedefte hep Müslümanlar ve İslâm Ülkeleri olmuştur.

 

2,5 milyarlık İslâm Alemi, Çapsız yöneticiler elinde, bir varlık gösterememiş, gür bir ses ile HAYIR diyemediği için, Yahudi kontrolündeki ABD zorbalığına boyun eğmiş ve bu zorbaların İslâm Coğrafyasının en hassas bölgesine kalıcı bir şekilde oturmasına engel olamamıştır. Bütün kutsal değerler ve mabetler, yeraltı-yerüstü kaynakları ve zenginlikler işgalcinin istilasına uğramıştır.

İşgalci, hedefine koyduğu Devletlerin tam orasına yerleşmektedir. Ülkemizi de müttefikleri ile birlikte kıskaç içine almıştır. Uysallıkla, isteklerine boyun eğmekle, barışçı söylemlerle, ilerlemelerine engel olmanın mümkün olmadığını yaşayarak anlamadan önce, Müslüman Milletlerin aklını başına toplamalarında hayatî zaruret vardır. Güçle savunulmayan değerleri uzun süre elde tutmak mümkün değildir. Güç ezmek için değil, zorbayı caydırmak için geliştirilmelidir.

Ülkemiz dahil modern harp silah ve vasıtaları bakımından dışa bağımlı devletler, bilinçli ve planlı bir şekilde milletlerinin ferdi mukavemet duygularını geliştirici gayret ve faaliyetleri ön plana çıkarmalıdırlar. Yurt savunmalarını modern silahlı kuvvetlerin yanı sıra, bütün vatan sathına yayılmış bir şekilde; mukavemeti ev-ev, sokak-sokak, mahalle-mahalle, köy-köy, şehir-şehir organize etmeli ve bir işgale karşı önceden hazırlanmalıdır. Bu savunmanın ihtiyacı olan silah, araç ve malzemeler kendi imkanları ile üretilmelidir.

Bu gün Afganistan?ın, Çeçenistan?ın, Irak?ın, Filistin?in başına gelenlerin orta vadede bizim ve diğer mazlum milletlerin başına gelmeyeceğini düşünmek gaflet olur.

Bir ve beraber olalım, zorbalara anladığı dille konuşalım. Kutsal bildiği değerler uğruna hayatını feda etmeye hazır fertlerden oluşan Milletler, düşmanları hangi silahlarla donatılmış olursa olsun mağlup edilemez. Bu milletler üzerinde hakimiyet kurulamaz ve ülkeleri işgal edilemez. Ülkeleri istila edilse de insanları egemenlik altına alınamaz.

İstilacı nasıl müttefikleri ile birlikte bütün gücünü hedef seçtiği mazlum milletin ülkesinde topluyor ise, mazlum milletler de kendi güçlerini düşmanlarının karşısına işgal edilen ülkelerde toplamalıdır.

Değerlerini, sahip olduklarını ve ebedi huzuru muhafaza edebilmek için Müslüman Milletlerin İslâmî Direniş bloğu oluşturmaları gerekmektedir. İşgal edilen ülkelerin direniş harekâtının desteklenmesi bu bloğun oluşturmasının başlangıcı ve çekirdeğini teşkil edecektir. İşgalci bu ülkeleri terk ettikten sonra ortaya yeni bir ittifak çıkacaktır.

Müslüman Milletlerin hukukun korunması, ancak İslam Ülkelerinin bir güç olarak dünya siyaset sahnesinde yerini alması ile mümkün olacaktır. Bu güç sayesinde, diğer mazlum milletler de bağımsız hareket etme imkânını bulacaklardır. Yeni Dünya Düzeninin savunucuları bu derece fütursuzca ve insanlık dışı uygulamalarla dünyayı ateşe veremeyeceklerdir.

Böyle bir birliğin birinci engeli, Milleti Müslüman Devletlerin kendi içindeki, manevî değerlerini paylaşmayan, dinamik güçler ve onların göstereceği dirençtir. Nedense bu güçler, Milletlerinin inanç ve değerlerini devlet için tehdit unsuru olarak görürler. Öncelikle bu direncin aşılması gerekmektedir

İç dirençler aşıldıktan sonra, İslâm Birliğinin önündeki ikinci engel batılı ittifaklardır. Bu ittifakların hiç biri mevcut halleri ile halkı Müslüman olan devletlerin menfaatini gözetmez. Bilakis onların inançlarını terk etmelerini veya yok edilmelerini hedeflerler.

İçinde yabancı kültür ve medeniyeti temsil eden devletlerin bulunmadığı, Büyük İslâm Birliği (BİB) veya Müslüman Devletler Topluluğu (MDT) veya Müslüman Devletler Federasyonu (MDF) gibi oluşumlara EVET diyorum. Dünyanın ve fakir/mazlum milletlerin huzur ve kurtuluşunun da bu birlikte olacağına inanıyorum. 06 Aralık 2004

Adnan Tanrıverdi (E.Tuğgeneral)

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn